Bu ülkenin yaşamış olduğu ihanetleri gören bir başka ülke sanırım yoktur. Olsaydı da uzun soluklu yaşayamazdı. Gizli emellerini gerçekleştirmek için her türlü hainliğe soyunan içimizdeki haddini bilmezler nedeniyle biz de zaman kaybediyor ve emperyalistlerin kirli oyunlarının hedefi haline geliyoruz.
Ne gariptir ki bu ülke; kendilerini hayal bile edemeyeceği imkanlara kavuşturduğu, her anlamda ihya ettiği "adamlar" tarafından ihanete uğramıştır.
Roma'nın belki bir tane Brütüs'ü vardı ama bizde haddi hesabı yok.
Coğrafyamıza tohum serpiştirme arzusu Tanzimat'la başladı. Oluşan zemine yapısı bozuk tohumlar saçıldı. Yüzyıl önce ekilen bu genetiği bozuk tohumlar günümüzde sürekli baş vermeye devam ediyor.
Devletin sağladığı imkanlarla gelinen, milletin temsil makamı olan Büyük Millet Meclisi kürsüsünde içindeki kinini boca eden bir tohum daha baş verdi.
Devlet rejiminin sağladığı ve adına "demokrasi" denilen "seçme ve seçilme hakkı" imtiyazlarını kullanan, kendisini dağdan indirip bağa getiren kim varsa devletin sırtına ihanet hançerini bütün acımasızlığıyla saplayıverdi.
HDP'li Oya Ersoy, üstelik Regaip Gecesi gibi kutsal bir zamanda bu toplumun dini olan aziz İslâm'a, üstü kapalı şekilde Peygamber Efendimiz'e ve asil medeniyet tecrübemiz Osmanlı'ya hakaret etti! Sonrasında ise manidar bir zamanlamayla üniversite hocası Mehmet Azimli'nin kitabında Hz. Peygamber'e yapmaya çalıştığı itibar suikastıyla karşılaştık!
Bu kin, din ve devlet düşmanlığı ilk değil, son da olmayacak. Bu topraklar yapısı bozuk yeni yetme tohumlara taş çıkartacak kadar kökü derinlerde olan ne tohumlar gördü!
Tanzimat'tan bu yana; ne zaman muasır medeniyetler seviyesine yükselme gayreti içerisindeysek o zaman hemen tohumlar baş veriyor!
II. Abdülhamit dönemi, içimizdekilerin en acımasız ve gaddar şekilde kutsala, dine ve devlete karşı ağır eleştirilerde bulundukları ve düşmanlıklarını gösterdikleri dönemlerden birisidir.
Osmanlının son zamanları olmasına rağmen muasır medeniyetler seviyesinin çok üstünde hizmetler yapılmakta ama aynı şiddette içeriden eleştiri ve düşmanlıklar da zuhur etmektedir.
Aydın grupların, edebiyatçıların-yazarların, siyasîlerin vb. eleştirdiği ve düşmanlık beslediği bir Abdülhamit var sahnede.
Dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışan emperyalist güçlerle mücadele eden Abdülhamit, Roma'da bir tane bizde sayısız olan Brütüslerin hedefi haline gelmiş, adeta sırtından bıçaklama yarışına girilmişti.
Küresel ölçekte ekonomik ve siyasi çöküşlerin yaşandığı günümüzde ayakta kalmayı başarabilen ülkelerden biri olmamıza rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan eleştiriliyor ve kendisine düşmanlık besleniyor. Hınçlarını dinden, kutsaldan ve medeniyet geçmişimizden çıkarmaya çalışıyorlar.
Dünya devler liginde olmamız için gayret gösteren bir Cumhurbaşkanı ve onu eleştirenler; aydınlar, sanatçılar, edebiyatçı-yazarlar, siyasîler vs...
Fotoğraflar aynı kadrajın ürünü gibi, değil mi?
Abdülhamit sonrasını takip ettiğimizde kendisini eleştirenlerin okuduğumuz, kayda düşülen söylemleri var.
Şair, filozof ve siyasetçi olarak gösterilen Rıza Tevfik, "Tarihler adını andığı zaman, sana hak verecek hey koca Sultan, bizdik utanmadan iftira atan, asrın en siyasî padişahına." diyerek pişmanlığını dile getirecekti.
Ateist edebiyatçı Tevfik Fikret Abdülhamit'in yönetim biçimini sürekli eleştirmiş ancak Abdülhamit'ten kalan bütün devlet kaynaklarını yağmalayan İttihat ve Terakki yönetimini görünce de duygularını, meşhur olan "Hân-ı Yağma" şiiriyle anlatmaya çalışmıştı.
Kaleme aldığı hatıratında, Cumhuriyet Gazetesi'nin genç yazarı N. Nazif Tepedelenlioğlu'nun Atatürk tarafından saraya çağrılması ve uyarı mahiyetinde kendisine söylenenler adeta bir ibret vesikası: "Bak çocuk, yazılarından anlaşılıyor ki, sen Abdülhamit'i sevmiyorsun. Sevme, yine de sevme... Ama şu hakikati de asla unutma ki Abdülhamit, o devrin dünya devletleri arasında en büyük siyaset dâhilerinden biriydi. Hangimiz onun yerinde olsaydık, onun yaptıklarını yapamazdık."
Emin olun bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirenlerin hemen hepsi yapmış oldukları düşmanlık ve eleştirilere istinaden pişmanlıklarını dile getiren söylemler içerisine girecektir.
Tarih tekerrürden ibaret vesselam...