Yaptýklarýmýz bizi, “KIYAMET SAVAÞI”na sürüklüyor...

Ýnsanlýðýn ortak düþünce iklimini renklendirip, alemin sonsuzluðuna bir kuyruklu yýldýz gibi akýp giden Umberto Eco’nun ölümünden yola çýkýp, felsefenin labirentlerinde dolaþmaya niyetim yok!.. 

Çaðýna tanýklýk etmeye çalýþan basit bir gazeteciyim, okuru da arkasýnda 84 yýllýk zeka kývýlcýmlarýyla yüklü bir külliyat býrakan felsefecinin düþünce sistematiðine davet etmeye gücüm yetmez...

Ama...

Umberto Eco’nun çaðýn geliþimine dönük analizlere büyük katkýsý olmuþ ana tezini, bugün yaþamakta olduðumuz barbarlýðýn tarifine katkýsýný da ýskalamaya niyetim yok.

Her devrimin ortaçaðý vardýr...

Umberto Eco, ortaçað felsefesi, devamýndaki “aydýnlanma sancýlarý”ndan yola çýkarak, insanlýðýn her devriminin bir ortaçaðý olduðunu bize gösterdi. Ýnsanlýk için barbarlýðýn simgesi olan ortaçaðýn, yeni sosyal/ekonomik/kültürel ve haliyle siyasal devrimlerde kendini gösterdiðini bize kazandýrmasý önemlidir. Özellikle “sanayi devrimi” sonrasýnda yaþanýlan “barbarlýklarýn” tarifi açýsýndan bu tezin altýný çizmemiz gerekiyor.

Aslýnda insanlýk, bir kanadýnýn ileriye dönük attýðý adýmla, diðer kanadýnýn var olaný koruma, çaða uyum saðlayamamaktan kaynaklanan direniþinin yarattýðý bir “savaþlar tarihini” yaþýyor.

Bu düþünce, bize, kendini halife ilan eden DAEÞ lideri El-Baðdadi veya Hizbullah’ýn Nasrallah’ý ile Papa 1. Francis-Rus Ortodoks Patrik Kirill’in bin yýllýk bir aradan sonra Havana’da buluþmasýný iyi anlatan bir zemin...

Ýnsanlýðýn, kendini, Mars’ta koloni kurmaya hazýrladýðý bir dönemde, ortaçaðýn kanlý serüveninin kurumlarýnýn liderlerinin bu derece etkin olmasýnýn, Kudüs’ün,  bugün yaþanmakta olan “büyük kaos”un merkezi haline gelip, hahamlarýn Mescid-i Aksa’yý hedef almasýnýn baþka bir izahý var mý?

Papa ile Patrik’in Havana buluþmasýndan 4 gün önce açýkça yazdým (Evet... Bu artýk bir Hýristiyan-Müslüman savaþýdýrSTAR, 8.Þubat.2016), çünkü yaþadýðýmýz hýzlý deðiþim çaðý, bizi bir kez daha, Umberto Eco’nun ortaçaðýna taþýyor.

Kabahat kutsal kitaplarýn deðil...

Gerçekler, kutsal kitaplarý sorgulamaktan ve onlarý bir savaþ kitabý gibi okumaktan kaçýnmamýzý gerektiriyor.

Çünkü...

Soðuk Savaþ’ýn sonlanmasýndan sonra tüm deðerlere saldýran ve yüzde 1’in refahý için yüzde 99’u çöplüðe sürükleyen “vahþi kapitalizm”in hesaplaþmayý “dinler savaþý”na sürüklemesine tanýklýk ediyoruz. Eco’nun 70’li yýllarda yazdýðý “Travels in Hyperreality” kitabýnda da belirttiði gibi aslýnda, sermayenin sahip olduðu kitle iletiþim araçlarýnýn “paganizmi” giderek bir “kültürel diktaya” dönüþtürüp, kabul ettirdiði garip bir çað bu...

Yaptýklarýmýz, bizi, “ilahi öfke”nin “KIYAMET SAVAÞI” Armageddon’a taþýyor...

Devrimin hakim sýnýfýnýn aðýr suçu...

Týkanma, zenginlerin fakirleri,  yeni sistemin “vaz geçilebilir” ve “yok edilebilir” unsurlarý olarak görmelerinden kaynaklanýyor. Eðer, sanayi-ötesi devrimin bir yerine tutunamamýþsanýz, sizi, “kara kalabalýk” olarak gören bir davranýþ ve söylem ile karþýlaþmanýz mümkündür.

Yaþadýklarý coðrafya, dünyanýn en geliþmiþ ordularýnýn füzelerine hedef olan Müslümanlar’ýn kaderi,  bir ortaçað katliamýna bu nedenle dönüþüyor. Geliþme,  bir yanda Ýslam dýþý akýmlarýn kanlý serüvenine, diðer yanda ýrkçýlýk ve kendinden olmayaný “zombileþtirmeye” varýyor. Nedeni, kendini “yeni çaðýn kurucusu” olarak gören hakim sýnýflarýn, yaþam konforlarýnýn tabanýný oluþturan, sürdürülebilir kalkýnma ve demokrasiyi, kalabalýk kitleler için “uygun bulmamalarýdýr...”

Ýnandýðýmýz kutsal kitaplar, aslýnda, bunun engellenmesi için varlar, ama kirli bir savaþýn cephe bayraðý olarak kullanýlýyorlar.

Bir gün atlacaðýmýza inandýðým “barbarlýk çaðýnýn” sembolü, Bodrum sahilinde yatan talihsiz Aylan’ýn cesedidir.

Umberto Eco, bize, ortaçaðdan yola çýkarak, deðiþimi sürükleyen sýnýfýn acýmasýzlýðýný, deðiþime direnen sýnýflarýn da sýðýndýðý barbarlýðý gösterdi.  Sanayi Devrimi’nin ilk hesaplaþmasý Birinci Dünya Savaþý’ndan 100, ikinci hesaplaþmadan da 70 yýl sonra bugün yaþadýðýmýz kýyým, Eco’yu haklý çýkardý.

Fatih Sultan Mehmet, Konstantinople’a girdiðinde ortaçaðý sonlandýrdýðýnýn farkýnda mýydý, bilemeyiz, tarihçiler gerçeði yazýyor. Onun torunlarýnýn yaþadýklarý çaðý çok iyi analiz edip, yaþanýlan ortaçaðý kapatacak cepheyi oluþturmasý gerekiyor...

Bu yolda generaller kadar yeni düþüncelere de ihtiyacýmýz var...

Tarih, bir kez daha omuzlarýmýza yüklendi...