Yaralı yanlarımız üzerine

- MEKKE -

Gülü seven dikenine katlanır, denir ya... Hac veya umre... Bir kere buralara gelebilen yaşadığı lezzet adına her şeyi hazmeder ya... 

Gene öyle yapmaya devam edebiliriz, ama ümmet olarak aksayan yanlarımızı görmekte de fayda var, derim ben. Hac, biraz da, belki daha çok da, böyle bir meşveret imkanı sunan bir ibadettir.

Prof. Dr. Mehmet Görmez Hoca... Diyanet İşleri Başkanımız ne güzel söyledi:

- Biz Kabe’ye Müslümanlara hicret etmeye geliyoruz!

Söze bakın ve on kere düşünün.  

Bunu, İran Hac Merkezini ziyarette, Hac Bakanı Gazi Asker’le görüşmede ifade etti.

Pazar günü öğle vakti, bizi de yanına alarak gittiğimiz buluşmada, hem bu buluşmaların mahiyetini yorumlamak adına “Min’el kalbi ilel kalbi sebilün - Kalbden kalbe yol vardır” dedi, hem de yaralı yanlarımız üzerine yüreğinden kopan değerlendirmeler yaptı.

Türkiye ve İran’dan iki temsil insanı bir araya gelince, ümmet adına dertler de dillendiriliyor, yaraları sarma arayışları da, dostluk hasreti de...

Görmez Hoca, buraya Müslümanlara hicret etmeye geliyoruz, dedi ama hemen peşinden “Kabeye gelen, Müslümanları unutuyor” da dedi. “Dualara kulak verdim, dualar nefsi nefsi diyor” dedi. Şu sözler de ona ait:

-Hac bizi değiştirmiyor, biz haccı değiştiriyoruz.

-Her İslam ülkesi Arafat’ta bir getto oluşturuyor ve sadece birbiri ile görüşüp gidiyor.

-Hac gaye ve hedef demektir, ama vesileler gaye ve hedefin önüne geçti.

-Hac ibadeti bireyselleşti.

Ne demeli bu tespitlere, ben çok önemserim böyle sorumlu makamlarda olanların tespitlerini.

Bir şey eksik belli ki İslam ümmetinde...

İçinden IŞİD çıkıyor, Boko Haram çıkıyor, el Kaide çıkıyor.

Diyor ki Görmez Hoca:

- Bunlar hangi Şeriat Fakültesinde eğitim alıyor, bunlar hangi İslam’dan öğreniyor yaptıklarını?

- Bugün dünyanın birçok ülkesinde İslam’ın varlığı güvenlik sorunudur. Özgürlükler konusu, insani meselelerde İslam ne diyor konusu değil. Gelecek kuşakların gönüllerinde de bir korku oluşturuluyor.

Bir Şia alimi ile bir arada olunca en güzel örnekler Peygamberimiz ve Hazreti Ali ilişkisine ait olmalı değil mi? Öyle yaptı Görmez Hoca da:

- Peygamberimizin Hazreti Ali’ye söylediği bir söz var, dedi.

Hayber kalesi kuşatılmış. Ordunun başında Allah’ın aslanı Hazreti Ali var. Savaş bütün hızıyla devam ediyor. Çağırıyor Efendimiz Aliyyül Murtaza’yı ve şunları söylüyor:

- Ey Ali senin vasıtanla bir kişinin İslam’ı kabul etmesi, senin için dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır.

Yani yaşatabileceksen yaşat ve insanlar Müslüman olsun!

Şunlar da Mehmet Görmez Hoca’nın orada söylediklerinden:

- Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki hadiseler yaşanmasaydı, belki bugün Viyana’da ezan okunacaktı.

Tarihi akışı yorumlamak adına Görmez Hoca“Dört büyük badire”ye işaret etti, bunların ilkini üçüncü halifenin şehadetiyle başlattı, üçüncüsünü Osmanlı’nın yıkılışı, işgaller ve sömürgeleşmeler olarak niteledi, “Bundan sonra Müslümanlar tarihin ve medeniyetin öznesi değil nesnesi haline geldi, paramparça oldu” dedi ve “Şimdi olan, yani IŞİD ve benzerleriyle olan bütün bunlara benzemiyor” tespitini yaptıktan sonra bence şu hayati cümleyi kurdu:

-Biz Ehli Sünnet - Şia derken İslam gidecek elden.

Şunları da not ettim Görmez Hoca’nın değerlendirmesinden:

- Yaşadıklarımız bizim aczimizin eseridir. Elbette dış sebepler var ama kendi problemlerimizi görmemiz lazım. İran’la Türkiye’nin asla bu ihtilaf girdabına girmeden Müslümanların birliği için çaba sarf etmeleri gerekir.

- Bu hac, “Hacc-ı Ekber” dedi Görmez HocaArafat’ta toplanan mü’minlerle Cuma’nın icabet vaktinde buluşan mü’minlerin duası birleşsin ve İslam ümmeti yaşadığı bu badireden kurtulsun. Cenabı Hak hepimize değişmiş olmayı nasib etsin.

Özeleştiriden söz açtık ya, gülün yanındaki dikenler olarak bir iki not daha düşelim:

Bir: Harem’de bazı vakitlerin ezanları hiçbir itinayı yansıtmıyor. Yine bazı vakitlerin namazlarını kıldıranlar, bilmiyorum ama Türkiye’de mihraba geçirilemeyecek bir zaaf sergiliyor.

İki: Tavaflarda ortaya çıkan kişilik zaaflarımız, zayıflarımız için, kadınlarımız, çocuklarımız, yaşlılarımız ve herkes için acı acı gülümsetiyor. Farkında olarak olmayarak güç kullananlar, insanları yararak menzil-i maksuda ermek için mücadele verenler, o zeminin “Emanet ruhu”nu rencide ediyor. Bu durumda Hacca gelmeden önce herkese kul hakkı ve gönül terbiyesi vermek, son derece hayati hale geliyor.