Yargý yolu taþlarla dolu

Ergenekon soruþturmasýný toplumun çoðunluðu bir ümitle destekledi. Ümidimiz “ülkede kaos ortamý oluþturarak bir darbenin yolunu açmak üzere illegal faaliyet sürdüren” organizasyonlarýn temizlenmesi ve suçlularýn ortaya çýkarýlýp cezalandýrýlmasýydý. Bu sayede muhtemel ve müstakbel darbe heveslileri de caydýrýlmýþ olacak, askeri vesayet rejimi geriletilecekti.

Ne yazýk ki soruþturma ve yargýlama süreci boyunca gösterilen kimi özensizlik ve hoyratlýklar bu ümidimize gölge düþürdü. Baþka bir þey demeye dilim varmadýðý için özensizlik ve hoyratlýk diyorum...

Bu ülkede 2003-2004 yýllarýnda ordu içinde oluþan bazý cuntalarýn darbe hazýrlýðýna giriþtiðini biliyorduk. Failler ve suç ortaklarý üç aþaðý beþ yukarý belliydi. Ama konuyla ilgili soruþturma ve yargýlama süreçleri dallandý budaklandý, uzadýkça uzadý ve olayla ilgisinin ne olduðunu bilmediðimiz yerlere uzandý.

Mesela Türkan Saylan’ýn evine baskýna uzandý. Mesela hoþumuza gitmeyen kitaplar yazan kiþilerin hiç kimseyi tatmin etmeyen gerekçelerle hapse týkýlmasýna uzandý.

Yaklaþýk üç yýl önce bu sütunda çýkan “Ergenekon davasýnýn ekseni kaymasýn” baþlýklý yazýda bunu anlatmýþtým: “Nokta Dergisi’nde yayýnlanan “Darbe Günlükleri” haberini hazýrlayan Ahmet Þýk’ýn ve Hrant Dink cinayetinin aydýnlatýlmasý için kitap yazan Nedim Þener’in Ergenekon baðlantýlý karanlýk faaliyetler içinde olduklarýna ihtimal veren pek kimse yok. Týpký Hanefi Avcý’ya yönelik suçlamalarýn toplum vicdanýnda kabul görmemesi gibi.”

Bizimki “kurunun yanýnda yaþ da yanmasýn” uyarýsýydý.Süreç boyunca uyarýmýzý yapmayý sürdürdük. Ama ne yazýk ki uyarýlara kulak asýlmadý; kurunun yanýnda çok da yaþ yandý.

Gazeteci Mustafa Balbay bunlardan biri miydi? Buna evet demek zor. Kendi kaleminden çýktýðýný kendisinin de inkâr etmediði “Günlükler”ini okuduðunuzda Balbay’ýn ordu içindeki bazý oluþumlarla “gazeteciliði aþan bir tarzda” iliþki içinde olduðunu görebiliyorsunuz.

Ancak Ergenekon yargýlamasýnýn uzadýkça uzamasýnýn kendiliðinden maðdur ettiði sanýklardan biriydi o da. Ýkincisi, henüz bir hüküm giymemiþken milletvekili seçilmiþ olduðuna göre daha seçim gününün akþamýnda tahliye edilmesi gerekirdi. Bu yapýlmadý. Ayný durumdaki diðer milletvekilleri de mahkeme heyetlerinin “kanaatleri” doðrultusunda tutuklu olarak yargýlanmaya devam ettiler. Kaçabilirler diye herhalde...

Tamam, CHP’nin tutuklu olarak yargýlanan Ergenekon sanýklarýný milletvekili adayý yapmasý yanlýþtý, fýrsatçýlýktý... Ama o yargýlamanýn bir türlü sona eremeyiþinin ortaya çýkardýðý fýrsattan yararlanmýþtý CHP. Ve ne olursa olsun milli iradenin temsilcisi olarak seçilmiþ bir insanýn mahkeme heyetinin olumsuz kanaati uyarýnca tutuklu kalmasý yakýþýksýz bir görüntü oluþturmuþtu.

Þimdi o görüntü ortadan kaldýrýlmýþ olacak ama “ayýkla pirincin taþýný” dedirtecek bir baþka karmaþanýn içinde bulacaðýz kendimizi bu sefer. Balbay’ýn kýsa bir süre önce almýþ olduðu 35 yýllýk hapis cezasý Yargýtay’da onandýðý takdirde bir milletvekilini Meclis’ten alýp cezaevine götürmek gerekecek. Bu nasýl olacak bilmiyorum.

Önümüzdeki günlerde Balbay’la ayný durumda olan BDP milletvekilleri de tahliye edilecek. Onlar da hüküm giyerlerse Meclis’ten alýnýp cezaevine götürülmeleri gerekecek. Böyle bir geliþme BDP tabanýnýn sokaklara dökülmesi için ne güzel bir bahane olur deðil mi?

Diðer yandan Balyoz davasýnda aldýðý ceza Yargýtay’da onanmýþ olan MHP milletvekili Engin Alan cezaevindeyken KCK tutuklusu BDP’lilerin býrakýlmasýnýn toplumun bir baþka kesiminde doðuracaðý infiali de þimdiden düþünmek lazým.

Farkýnda olmadan bir kaosa mý sürükleniyoruz?