Yargıda demokrasi cemaatte demokrasi

Geçenlerde AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal bir konuşmasında galiba laf arasında “HSYK seçimini paralel yapının kazanması durumunda sonuçları gayrimeşru sayarız” mealinde bir söz söylemiş. Cemaat çevreleri bu sözleri diline dolamış durumda. Keza önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda devletin B ve C planlarının mevcut olduğundan söz etmesi aynı şekilde eleştiri konusu yapılıyor. Hep bir ağızdan söyledikleri şey şu: “Hani siz hep demokrasiden söz ediyordunuz? Yasalara ve mevzuata uygun şekilde yapılan bir seçimin sonuçlarını tanımamak demokrasiye sığar mı?”

İlk bakışta doğru bir tepki gibi görünebilir bu. Yargı mensuplarının idari denetimi görevini üstlenen bir kurulun üyeleri yargı mensuplarının oylarıyla belirleniyor. Yargı mensupları kimi isterlerse bu göreve seçebilirler. Ama madalyonun öbür tarafına bakmadan böyle bir yorumda bulunmak dürüstlük değil. Madalyonun öbür tarafında şu var: Türkiye’deki yüzlerce dini cemaatten biri ülkenin yargı kurumunu tek başına kontrol ediyor. Bu cemaatin mensupları Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda çoğunluğu oluşturuyor. Bu durum normal mi? Demokrasiye çok mu uygun?

Yargının siyasi iktidarın kontrolünde olması kabul edilemez. Bunun tartışılabilecek hiçbir tarafı yok. Yargının bağımsızlığı hem hukukun hem de demokrasinin sigortasıdır. Bundan asla taviz verilemez. Ama“cemaat”le mukayese edilmesi gerekirse, hiç değilse siyasi iktidar toplumun belirli bir çoğunluğunu temsil yetkisini taşıyor. 

Halktan devleti yönetme yetkisi alan bir iktidarın bile yargıyı kontrol etmesini savunmak demokratik bir sistemde söz konusu olamazken seçime girdiği takdirde yüzde 1 dahi oy alması mümkün olmayan bir cemaatin ülkedeki yargı kurumunu kontrol etmesi demokratik olabilir mi?

Demek istediğim, yargı siyasi iktidarın kontrolünde olmamalı. Bunda anlaşıyoruz. Ama bir dini cemaatin elinde olmasını normal saymak konusunda anlaşamıyoruz. Özellikle sol-liberal tandanslı bazı aydınlar için yargının -ve hatta devlet kurumlarının hiçbirinin- siyasi iktidarın kontrolünde olması caiz değil. Ama nesine bayıldıkları belli olmayan bir cemaatin yargıyı -ve mümkünse emniyeti, maliyeyi, milli eğitimi vs- kontrol etmesinde beis yok.

Böyle durumlarla ilgili Türkçemizde veciz bazı ifadeler mevcut ama bir gazete yazısında kullanılması yakışık almayabilir. Ancak hiç lafı uzatmadan şunu söylemek gerekir: Yargı kurumlarını ülkedeki bir dini cemaatin ele geçirmesi doğal veya normal olmadığı gibi meşru da kabul edilemez. Onun için “sonuçları gayrimeşru sayarız” ifadesi yerindedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “hükümetin de devletin başı olarak şahsımın da bir B plânı, C plânı olacaktır” sözleri ise yargının böylesi bir zümrenin tasallutuna terk edilmeyeceğine ilişkin bir güvence kabul edilmelidir.

Diğer yandan cemaat yandaşlarının da HSYK seçimini Yargıda Birlik Platformu kazanırsa sonucu gayrimeşru ilan edeceklerine dair açıklamaları var. Böyle bir sonuç demokratik sayılmazmış çünkü bu grup siyasi iktidar tarafından destekleniyormuş. Bir defa seçim olan yerde siyaset de olur. Bunda anormallik yok. İkincisi, Yargıda Birlik Platformu içinde yalnızca tek bir siyasi görüşün temsilcileri değil, hemen her kesimden hukukçular yer alıyor. Bunu özellikle bir şans saymak gerekir. Yargı mensuplarının denetimini yapacak olan kurulun çoğulcu bir yapıda olma şansının ortaya çıkmasından söz ediyorum.

Yargıdaki cemaat tehdidinin hiç olmazsa böyle bir hayırlı sonuca yol açmış olduğu söylenebilir! Yargı kurumlarındaki cemaat kadrolaşmasına yönelik tepkilerin ortaya çıkardığı bu çoğulcu tablo yargısal denetim kurumunun siyasi temsil esasına göre belirlenmesi gibi bir anlam içeriyor bir yandan da. Bu yönüyle yargı(nın siyasetten) bağımsızlığı açısından savunulması kolay olmayan bir kompozisyon bu. Ama yargının hiç değilse belirli bir siyasi görüşün kontrolüne girmesi yerine toplumda gerçek karşılığı olan kesimlerin neredeyse tamamının temsilcileri tarafından denetlenebilmesi bile kazanç sayılmalı.

HSYK seçimlerinde Yargıda Birlik Platformu adayları başarı elde ederlerse bu sonuç “hiç yoktan iyi” olacak. Çünkü yargı en azından dar bir zümrenin tasallutundan kurtarılmış olacak. Yetmez ama evet!