Yargıda tuhaf işler

15 Temmuz...

Bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket.

Biz bu yaşanana "darbe girişimi" dedik.

Ancak doğrusunu söylemek gerekirse bu ismi vermekle büyük hata ettik.

Zira bu hadisenin darbeyle uzaktan yakından alakası yok.

Bu yaşanan başka bir şey...

Bu yaşananın adı darbe girişimi falan olamaz, bu yaşananın adı olsa olsa ülkeyi İŞGAL girişimi olur.

Bu olguyu kavramak için hikâyenin başına gitmek gerekir.

Neydi Hikâye...

Öykü basit, kurulan tuzak zekiceydi.

Küresel çetenin tetikçisi Amerika, giremediği Türk ve İslam dünyasına, Afrika Kıtasına Türkiye üzerinden girmeyi planlamıştı.

Bunun için yapılması gereken imam kılığında bir ajanı, gizli bir kardinali örgütün başına oturtmak ve kıtlıktan dolayı beyni tek başına kullanma yetisi olmayan mankurtları da bu kişinin etrafında toplamaktı.

Onlarda öyle yaptılar ve bütün aklı evvelleri, gütmeye müsait karakter ve zekâ yoksunlarını bir araya toplayıp bir bir devlete sızdırdılar.

15 Temmuz gecesi milletin yaşadığı büyük şokun nedeni de buydu.

Nasıl Şok Yaşamasınlar...

Millet o gece anladı ki vali deyip şehri teslim ettiği azılı teröristmiş.

Hâkim deyip adaleti teslim ettiği azılı hainmiş.

Subay diyerek vatan evlatlarını emanet ettiği azılı katil, azılı teröristmiş.

Polis deyip namusunu emanet ettiği, ırz düşmanı, din ve devlet düşmanıymış.

Bundan büyük şok olur mu?

Uzun lafın kısası makam ve mevki ne olursa olsun bu örgüte kıyıdan köşeden bulaşanların tamamı hain çıktı, tamamı işbirlikçi şerefsiz ve alçak çıktı.

Zaten başkası da beklenemezdi.

Bu nedenle 15 Temmuz işgal girişimi için; Türk ve Müslümanım diye ortalıkta gezen, senden olduğunu zannettiğin aşağılık on binlerce karakterin sırf menfaatleri uğruna kendi ulusuna, kendi milletine ihanet ettiği kurşun sıktığı şerefsizliğin öyküsüdür diyebiliriz.

Peki bu öykü bitti mi?

Esas sorulması ve konuşulması gereken konu bu.

Tehlike Geçti mi...

Asla!!!

Hiç hatırdan çıkarmayın, Amerika böylesi aşağılık bir yapıdan asla vazgeçmez.

Bu gerçeğin ışığında şunu da bilelim ki Amerika FETÖ ile ilgili "B" planına çoktan geçti.

Son günlerde bazı fotoğraf ve görüntülerin kurnazca servis edilmesi de bu yüzden.

Servis edilen haber, görüntü ve fotoğraflara bakıldığında Amerika tarafından şöyle bir algının oluşturulmaya çalışıldığını net olarak görebiliyorsunuz;

Örgüt içinde; terörist başı Fethullah sonrası için kıyasıya bir iktidar mücadelesi, örgütün paraları ve servetinin paylaşımı için de ölümüne bir kavga var.

Tüm bunlar yaşanırken örgüt tabanı da birçok şeyi yeni (!) öğreniyor ve tüm bu olan biteni de büyük bir hayret ve öfkeyle izliyor.

Oyun Büyük...

Tüm bunları neden anlattım.

Bu algı oluştuktan sonra bir sonraki safhaya geçilecek ve zihinlerde ikinci dalga bir algının oluşturtulmasına çalışılacak ve bu algıda da şu havanın oluşması hedeflenecek;

Örgüt tepe kadrolarında yaşanan bu kavgayı örgütün tabanı büyük bir üzüntüyle(!) seyrediyor.

Esasen cemaatin tabanı tertemiz(!) duygularla başlamıştı mücadeleye.

Onlar Türklük ve Müslümanlık adına örgüte maddi ve manevi her türlü desteği sonuna kadar verdiler, çünkü inanmışlardı davaya.

Ancak nereden bileceklerdi ki(!) tepe iktidarın böyle pis işler yapacaklarını, kendilerini aldatılacaklarını.

Meğer tepedekiler çalmış, çırpmış, asker yaptı dediği darbeyi askerlerle birlikte kendileri yapmış, bizleri de kandırmış, uyutmuş(!).

Yoksa biz ister miyiz ki asker kendi milletine kurşun sıksın.

Biz taban cemaat olarak bu yapılanları asla tasvip etmiyoruz. Bizler cemaat olarak masumuz(!), ne yaptıysa tepedekiler yaptı. Hadi öpüşelim koklaşalım barışalım, işimize bakalım.

İşte böylesi sahtekâr bir atmosfer yavaş yavaş pompalanıyor.

CIA'nın bütün planı bu algıyı oluşturmaya kurulu ama millet bu numarayı yemez.

Bu tehlikeyi bir kenara koyun.

Bir Diğer Büyük Tehlike...

Bu tehlikeden çok daha büyüğü kendi içimizde yaşanıyor.

Danıştay FETÖ iltisaklı oldukları için meslekten atılan 387 hâkim ve savcıyı tekrar görevlerine iade etti.

Bu kişiler maalesef şu an adliyelerde dava bakıyorlar.

Geride aynı durumda olan ve göreve iade edileceklerine kesin gözüyle bakan 1.000'den fazla bekleyen hâkim, savcı var.

Bunlarda göreve iade edilirse işgal girişimi sonrası attığın hâkim ve savcının yarısını tekrar geri devlet hizmetine almış oluyorsun.

Danıştay bu kararı alırken nereye danıştı bilinmez.

Ancak bilinen bir şey var ki işler hiç de iyiye gitmiyor, FETÖ ile mücadele de çok ilginç olaylar dönüyor.

Sadece adliye de mi?

Üniversiteler...

Aynı şekilde FETÖ iltisaklı suçlardan dolayı meslekten atılan birçok akademisyen aynı yargı tarafından kurumlarına iade edildi.

Maalesef bu bahsettiğiniz kişiler de çoktan görevlerine başladı.

Gerçek vatansever, gerçek akademisyen olan kişilerde olan bitene inanılmaz bir tepki var.

Tüm bunlardan daha acısı da ne biliyor musunuz?

FETÖ mensubu oldukları herkes tarafından bilinen bu sicili bozuk kişilere, mesleklerinden atıldıkları için alamadıkları tüm maaşları ve istemiş oldukları tazminatlar da alel acele peşinen ödendi.