Yargının sür’ati

Yıllardır davaların çok uzadığından şikâyet ederiz. Yargı mensupları “ne yapalım mevzuatınız böyle usul kanunlarınız uzun ve karmaşık” derler

Bizim küçücük bir araştırma şirketimiz var. Onun ihtilafı oldu, yargıya gittik. İnanın bana göre dosyayı iş olarak görüp okuyacak bir hakim bir günde kararını verir. Yargıtay safahatı da çok kısa tutulabilse, 3-5 ay içinde sonuç alınabilecek bir dosya. Ama dosyamız 13 yıldır sürüncemede, sonucun ne zaman alınabileceği belli değil. Bu örneğin bu günlerde tam tersini yaşıyoruz.

Üç gün önce haberlerde dinliyorum. 25 Aralık’ta iş adamlarına yapılan operasyonda savcı, gözaltına almak istediği iş adamlarının mal varlıklarının da dondurulmasını istiyor, dosya bin sahifeden daha hacimli. Bu bin sayfadan fazla dosyayı alan hakim, bir saat içinde okuyor ve vicdani kanaatine göre o iş adamlarının tutuklanmasına (göz altına alınması)ve mallarının dondurulmasına karar verebiliyor. Bir yanda toplam dört sayfalık bir kira kontratını uygulamak için, o kira kontratının açık hükümlerine uymak için dört yıldır iki bilirkişiye sevk ederek kaybedilen zaman, değer ve enerji var, diğer yandan bir hakimimiz bir saatte ciltler dolusu klasörü bir saatte okuyor, anlıyor ve “tutuklayın şunları, mallarına da tedbir koyun” diyebiliyor.

Bu iki zıt örnek bize; eğer usul kanunlarımız karmaşık da bir dava kararı 5-15 sene sürebiliyor ise, yarım saatte karar verebilmek nasıl oluyor. Bana çok ters bir durum olarak gözüküyor, sizce de öyle değil mi?

Haberlerdeki mallarına tedbir konulan iş adamı, hem savcıyı ve hem de hakimi HSYK a şikayet etmiş. HSYK inceleyecek, soruşturacak, sorgulayacak, savcının ve hakiminin yazılı savunmasında “efendim biz de insanız, yanlış yaptım” dediğinde ne olacak? Hiç bir şey olmadığını ben dört yıl evvel yaşadım. Hakim, öyle bir karar verdi ki karar temyiz edilemiyor, bizde aleni haksızlık karşısında bu hakimi HSYK ya şikayet ettik. İki yıl süren soruşturmada hakimlerin verdiği karar, yanlış karar verilmiştir, ceza verilmelidir şeklinde oldu.” HSYK (eski yapı) “Yanlış yapılmıştır, cezaya gerek yok” deyiverdi. Ben yıllarca kaybettiğim zamanıma mı, kaybettiğim 200.000 liraya mı? Adamın aleni haksızlık yapmasına rağmen bundan sıyrıldığına mı yanayım? 

Gelelim sadede, bizim yargıda “yargı bağımsızlığı” adı altında yargıcın dilediği gibi hareket etme istemi yatıyor. İsterse dosyayı okuyor, isterse bilirkişiye gönderiyor. İsterse dosyayı tetkike aldım diyor, isterse şunları atın içeri mallarını da dondurun diyebiliyor. Bu  davranışın Osmanlıcası “layüsellik” tir.