Çocuklar her þeyin en rahatýna, en iyisine o kadar kolay alýþýyor ki bazen endiþeleniyorum. Geçen ay alýnan oyuncak yeni modeli çýkýnca “Aaa o eskidi artýk!” oluyor. Ben ki oyuncak konusunda sýký sýnýrlarý olan bir anneyim, lakin gaflete düþtüðüm anlar oluyor. Bir bakmýþým mutfak alýþveriþi için çýkýp market arabasýný oyuncak kutularýyla doldurmuþuz. Üstelik çocuklar bana sorup almýþlar! Uyuyakalmýþ olmalýyým ya da o sýrada aklým baþka bir yerdeyken “Neden olmasýn” cevabý daha makul gelmiþ olmalý bana. Uyanýnca, pardon kendime gelince iþ iþten geçmiþ oluyor. Þimdi bu ne perhiz, bu ne lahana turþusu demeyim! Yukarýda anlattýðým tablo, yýlda bir yaþanýyor. Olsun, çuvaldýzý kimseye batýrmaya niyetim yok ama iðneyi kendime batýrayým.
Bir de yarý yýl tatili girdi ya araya, iþler iyice çýðýrýndan çýktý. Ben hediye almadým çocuklara. Kerem’in karnesi, Elvan’ýn geliþim tablosu þahane. Fakat en nihayetinde, onlarýn üzerlerine düþen sorumluluk da bu. Geçen yýl Kerem daha yeni okula baþladýðýnda “Bu sayfayý ne güzel yazmýþsýn” deyip minik de olsa bir hediye almýþlýðým var. Ertesi gün yine çok güzel yazýnca oðlum kendime getirdi beni, “Anne bugün ne alacaksýn?” diye. Ýçimden uzunca bir “Öyle miiiii?” çekip dýþýmdan da ödevlerinin onun sorumluluðu olduðunu, iyi yazmasýnýn iþlerini kolaylaþtýracaðýný, aldýðým hediyenin yanlýþ olduðunu anlattým kýsaca. Çünkü uzun cümleler dinleyemiyor benim oðlum. Televizyonda bir uzmaný dinleyen kadýn sunucuya yaptýðým “Yazýk çok sýkýlmýþ görünüyor” yorumuna, “Onu anlýyorum anne. Bazen sen de çok konuþunca ben öyle oluyorum!” diyen bir oðlum var.
ÞÖMÝNE ÝÇÝN ODUN KIRDI
Anneanne ve dedenin kendi kontenjanlarýný doldurup hediye almasý yetti de arttý. Ben hediye almak yerine þehir içi ve þehir dýþý gezilere çýkardým onlarý. Çocukluðumda, her tatilde, fýrsat bulur bulmaz gittiðimiz köye götürdüm onlarý. Karýn içinde, suyun dibinde mutlu mesut oynadýlar. Kerem, þömine için odun kýrdý, Elvan odunlarýn taþýnmasýnda yardým etti. Sýkýldýklarýnda Ülker Çocuk Sanat Atölyesi’nin hazýrladýðý sanat kitiyle eðlendiler. Çizdiler, tiþört boyadýlar, yakýnlarda kaybettiðimiz ressam Burhan Doðançay’ýn eserlerinden oluþan kartlarla oynadýlar. “Oh ne güzel, köy hayatýný seviyorlar” derken, eve döndüklerinde ‘uyumlanma’ yetenekleri beni hayrete düþürdü. “Sen çizgi film izle, iPad’de ben oynayacaðým!”, “Hayýr sen izle ya da bilgisayarda oyna, iPad’i vermem” diye baþlayan söz düellosu, aralýklarla hala sürüyor diyeyim ben size...