YAŞ, demokrasi ve sorunlar

Ağustos’un ilk günlerinde (1-4 Ağustos) Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantıları gerçekleşecek.

Bendenizin de oldum olası bu toplantılarla bir vatandaş olarak sorunum var.

En önemli itirazımı sona saklayarak aklıma gelenleri sıralamaya çalışayım.

Herşeyden önce bu toplantıların kamuoyunun gündemini bu kadar işgal etmesini kabullenmek zor; Ağustos’un ilk haftasında Türkiye’nin yine maalesef temel gündem konusu bu olacak galiba.

Demokratik bir hukuk devletinde askerlerin tayin ve yükseltilmelerinin bu kadar önemli olması, gündemi bu ölçüde belirlemesi ülkemizde temel bazı sorunların hala sürdüğünün en temel kanıtlarından biri.

İkinci itirazım YAŞ sürecinde göreve gelen kuvvet komutanlarının, bu görevler son derece önemli tepe görevler, Genelkurmay Başkanı’nın önerisi olmadan tayinlerinin yapılamaması; başka bir ifadeyle seçilmiş siyasi otorite bir kuvvet komutanını kendi iradesiyle öneremiyor, önerinin Genelkurmay Başkanı’ndan gelmesini bekliyor, bu aşamadan sonra onay veriyor ya da geri çevirebiliyor.

Gelelim demokratik bir hukuk devleti kavramı ile bağdaştırılması en sorunlu konuya.

Basından her sene öğreniyoruz, bu sene de durum pek farklı değil, 2017 senesine ve hatta daha ilerisine yönelik tayinlerin bir biçimde belirlenmiş olmasına.

Askeri teamüllere göre bu sene YAŞ toplantılarında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in görev süresinin 2015’e kadar devam edeceği, koltuğunu bırakacak olan Hayri Kıvrıkoğlu’nun yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Jandarma Komutanı Bekir Kalyoncu’nun, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na da görevi bırakacak Mehmet Erten’in yerine Korgeneral rütbesinden orgeneralliğe yükseltilecek Abidin Ünal’ın geleceği belirtiliyor.

Bu bilgiler bu Ağustos toplantısı ile de sınırlı değil, YAŞ aritmetiğinin önümüzdeki seneleri de belirlediği ifade edilebiliyor.

Doğrudur, askeriyenin ve her kurumun teammülleri vardır, olmalıdır, bu kurumların bünyesinde yaşanacak yükseltme ve atamaların keyfilikten uzak bir biçimde, belirli kurallara göre yapılması çok önemlidir.

Ancak, bu atama ve yükseltme teammüllerinin en tepe görevlere kadar uzanmasının, kurum yöneticilerini de kapsamasının demokratik devlet teammülleri ile çelişmesi de kaçınılmazdır.

Kara Kuvvetleri Komutanı’nın atanması ile bir binbaşının, bir albayın atanmasının aynı teamüllere göre yapılması kanımca son derece sıkıntılı sonuçlar üretebilecek bir durumdur.

Siyasi düzeyin TSK içinde bir yüzbaşı ya da binbaşı tayini ile ilgilenmesi ne kadar anlamsız ise bir kuvvet komutanının tayininin de siyasi otoritenin tercihi dışına taşınması da o kadar anlamsızdır.

Başka bir devlet biriminde de, mesela bir bakanlıkta da şube müdürlerinin tayin meselesi bir bürokratik süreç iken, bir müsteşar tayininin siyasi düzeyde halledilmesi esas olmalıdır.

2017 gibi bir tarihe kadar bir devlet biriminin, TSK’nın yönetici kadrolarının belirlenmiş olması iyi bir askeri teammül değil, siyasi otoritenin tercih yetkilerine açık bir tecavüzdür.

TSK Personel Kanunu, Subay ve Astsubay Atama yönetmeliği, YAŞ hukuku bu açılardan mutlaka gözden geçirilmeli, kurumsal teammüllerin demokratik ilkelerle çelişmesine izin verilmemelidir.