Yaşadığınız sürece bu ayıp size yetecektir

Özür dileyecekmişim. Pardon ama kimden ve hangi sebepten dolayı özür dileyeceğim.

Gördünüz mü? Doğan Grubu’nun çok reytingli televizyonu ‘müthiş’ haberciliği sayesinde, 9 aydır yok denilen “Kabataş’taki o anın görüntülerine” ulaşarak ‘biz’ yani  ‘70 milyonu!’ bilgilendirdi!

Nasıl derler; Vaavvvv büyük gazetecilik başarısı...

Meğerse o gencecik anne ve bebeği, tacize uğramamış, şiddet görmemiş, insanlık dışı olaylara maruz kalmamış. Elinde bebek arabasıyla hanım hanımcık vapurundan inmiş, gitmiş otobüs durağının oraya ve kocasını beklemiş.

Sonra kocası gelmiş ve mutlu mesut bir şekilde oradan ayrılmışlar...

Ha pardon orada bir kalabalık varmış Zehra Develioğlu’nun yancağızından geçmişler orada hafiften bir ağız dalaşı olmuş olabilirmiş ‘E canım olacak bu kadarcık kusur da kadı kızında’ değil mi yani... Dışarıya çıkmış biraz ağız dalaşı olmuş...

Ama zinhar ‘dakika dakika’ Kanal D’nin okları gösteriyor ki orada öyle taciz maciz yok!

Eeeee...

Yalancı Elif özür dileyecekmiş... Dahası yargılanacakmış... Dahası gazetecilik etiklerini al üst etmiş! (CHP’li vekil Oğuz Oyan örnek bir davranış göstererek savcılıkta soluğu almış bile!)

Yok ya...

Bu ne olduğu belli olmayan görüntülerle ‘o gencecik anneyi bir kez daha linç edenler’ özür dilemeyecek de ben dileyeceğim öyle mi?

Gidin işinize.

Ve şunu söyleyeyim; kimseden gazetecilik dersi alacak değilim! Hele hele geçmişi kirli ittifaklarla dolu, darbecilerle kol kola girmiş medyasından ve mensuplarından hiç...

Gidin ve neye hizmet ettiğinizi çok iyi bildiğimiz haberlerinizle bir kez daha ‘o genç’ anneyi linç ettiğiniz için ve o anneye ‘Benim yaşadığım acının büyüklüğü ve altında ezildiğim yük yetmezmiş gibi bir de insanlara kendimi inandırmak zorunda bırakıldım. Çok ağır bir yük çok büyük bir acı bu. O görüntülerle yaşadıklarımı yaşanmamış, bir kadın darp edilmemiş, bir çocuk bundan zarar görmemiş saymaya çalışılıyorlar’ dedirttiğiniz için ASIL SİZLER ÖZÜR DİLEYİN. Hala bir vicdan taşıyorsanız...

Ayıptır.

Benim nezdimde velev ki bundan sonrası için dahi hiçbir görüntü çıkmasa da ben o genç anneye inancımı sürdürüyorum.

Ben gördüğü şiddeti, yaşadıklarını dahi anlatmaktan utanç duyan, mahçup olan bir kadını dinledim ve ayakları kolları yara içerisinde olan bir bebek gördüm.

O genç annenin ifadesi emniyet kayıtlarında, savcılık dosyasında durduğu ve soruşturma devam ettiği sürece... Ve Zehra Develioğlu ‘ben bunları yaşadım’ dediği müddetçe... Kimse inanmasa da ben inanmaya devam edeceğim.

Gelelim gazetecilik açısından Zehra Develioğlu mevzusuna...

***

Ben bir başarı gösterdim. O günlerde sosyal medyada efsane olarak anlatılan ‘iddia sahibi’ne ulaştım ve konuştum.

Anlattıklarına hiçbir sansür uygulamadım, “abartıyor”, “ya şunları makul hale getireyim daha inandırıcı olur” demedim, O’na saygı duydum ve ne anlattıysa yazdım. Aldığım notları kendisine bir bir okudum. Ayrıca o günlerde hepiniz sıradaydınız hatta ‘gazetemizde sen yaz, geniş geniş sayfa ayıralım’ teklifleri yapıyordunuz... N’oldu?

Ne dün ne de bugün ‘beyan esastır’ evrensel hukuk kuralını Zehra için yok sayanlarla zaten aynı yerde değildim bundan sonra da olamam.

Çünkü sizin hastalıklı zihin yapınız dün de Zehra’ların başındaki örtüyü de iradelerini de yok sayıyordu. Bugün de gördüğü şiddeti yok sayıyorsunuz. Şaşırmıyorum.

Sadece ayıplarla dolu valizinize bir ayıp daha koydunuz ve sırtınızdaki kambur biraz daha eğildi bu kadar...

Doğan Grubu böyle de Gülen Medyası matah mı?

Bu görüntülerin 9 ay sonra yayınlanması kim ne derse desin zamanlama olarak manidardır.

Türkiye bir darbe sürecinden geçmektedir. Ve bu darbenin arkasında Gülen Örgütü ve paralelleri var.

Duaları kabul olsaydı Gülen Örgütü’nün ve ‘Uzun Adam’ ölseydi böylesi darbe sürecine girmezdik her şey fıstık gibi olurdu, değil mi?

Ama olmuyor ne beddualarınız kabul görüyor ne de dualarınız makbul...

Neyse...

9 ay sonrasında ortaya servis edilen bu görüntülerle ilgili sorulacak çok soru var elbette ancak maksadın ne olduğunu biliyoruz.

Çok açıktır ki Zehra Develioğlu’nun servis edilen kesilmiş görüntüleriyle:

1. Başbakan Erdoğan itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

2. Bu sürecin darbe olduğunu söyleyen ve Gülen’i eleştiren gazeteciler itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

3. Bu sürecin darbe olduğunu söyleyen medya itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Nokta.

Bırakın ahlaki sınırı, bütün inanç ve ilkelerini bir kenara bırakarak ‘genç bir anne’ üzerinden kirli bir hesaplaşma yürütüldüğü çok açıktır.

Kullardan utanmadıklarını gördükçe en azından Allah korkuları var sanıyordum ama o da yokmuş maalesef.

Ne Gülen’miş ama... Ne hırsmış böyle... Erdoğan’ı bitirmek uğruna imanlarından olacaklar neredeyse Allah muhafaza...