Yasadýþý ses kaydý ile ruhun ele geçirilmesi...

Hafta içi ifade vermek üzere Adliye’deydim. Bir grup hukukçu arkadaþla gündemdeki ‘’yasadýþý ses kaydý’’ bahsini konuþurken, iþ aktüel siyasi tartýþmanýn ötesine geçti. ‘’Özel yaþam’’ ve‘’mahremiyet hakký’’ gibi hemen her hukukçunun diline pelesenk olmuþ kriterlerden sonra, birden bire kendimizi ‘’ruh’’tan bahsederken bulduk. Ýþin tuhafý, arkadaþlardan bir ikisi ruh ve maneviyat gibi konular açýldýðýnda epey septik olduðu halde... ‘’Ruhun zaptedilmesi’’, ‘’Ruhun ele geçirilmesi’’ gibi büyük laflar havada uçuþup duruyordu... 

Peki neydi en romantik olanýmýzdan en materyalist olanýmýza kadar hepimizi, yasadýþý ses kayýtlarýndan yola çýkýp ruh’a dair düþünmeye sevk eden sebepler... Neticeten hukukun kanuni bir çerçevesi baðlamý var, matematiðe benzer. Anayasanýn, kanunlarýn eþlik ettiði iç mevzuata dair bir altyapý bu. Lakin modern dünyanýn iletiþimde geçtiði yepyeni evreler, kiþiye dair özel hayatý ve gizlilik ilkesini oldukça zorlayýcý koþullarý ikame ediyor. Kiþiyi ve ruh dünyasýný, þahsiyetini, fert oluþunun icap ettirdiði saygýnlýðý koruyacak imkanlar giderek tükeniyor. Bu baðlamda kanuni alt yapýnýn eksik býraktýðý boþluklar, yeni içtihatlarla desteklenmeye açýktýr. AÝHM’nin ‘’özel hayat’’ ve ‘’gizlilik hakký’’ etrafýnda, ‘’kazuistik’’ yöntemi tercih etmesi de belki bu yüzden... Önüne gelen dosyalarda, olayýn kendi yapýsýna odaklanan tutumu kadar, geliþen teknolojik denetimlere karþý kiþiden ve özelden yana olan tutumu, kayda deðer bir tavýr... Dolayýsýyla statik donmuþ bir hukuk yok karþýmýzda, zamanýn ruhuna uygun biçimde yeni koruma kalkanlarýyla kiþiliði, ferdiyeti, bireysel olaný koruyacak bir hukuk felsefesine ihtiyacýmýz var.

Patlak veren yasa dýþý ses kaydý hadiseleri, emniyet ve güvenlik güçlerinin takip ve kayýt iþlerinde nasýl denetleneceklerine dair ciddi boþluklarýn olduðunu hepimize gösterdi aslýnda. Emniyet ve güvenlik adýna gerçekleþtirilen takip, arama ve ses kayýt eylemlerinin kötü niyetli ve çýkar amaçlý gruplarýn þantaj mekanizmasý olmasý, yeni denetim metodlarýyla önlenmelidir.

***

Anayasa Mahkemesi’nin 1987 yýlýnda verdiði bir kararda ‘’Ýnsanýn mutluluðu için büyük önemi olan özel hayata saygý gösterilmesi hakký, onun kiþiliði için temel bir hak olup, yeteri kadar korunmadýðý taktirde kiþilerin ve dolayýsýyla toplumun kendini huzurlu hissedip güven içinde yaþamasý mümkün deðildir’’ der. Mutluluk, huzur ve güven gibi, küçük ve devlet karþýsýnda güçsüz insan tekinin psikolojik ihtiyaçlarýna iþaret eden bu içtihat elbette çok deðerli... Deðiþik içtihatlarda bu durumun, kiþiye has ‘’sýr çevresi’’ ve ‘’gizlilik alaný’’ olarak tabir edilmesi de kayda deðer.

Prof.Turgut Akýntürk bu baðlamda ‘’mahremiyete saygý’’ ifadesini kullanýr.  Gizlilik ve Baðýmsýzlýk, özel hayatýn temel öðeleridir. Özel hayat; bireyin ‘’dingin ve rahat býrakýlma hakký’’na sahip olduðu, kiþinin ‘’kendine özgü alaný’’dýr.

Peki bu ‘’kendine özgü alan’’ýn sýnýrlarý nedir? AÝHM, 1992deki Niemietz/Almanya’ya Karþý davasýnda; ‘’özel hayat’’ kavramýný, bireyin yaþadýðý iç alanla kýsýtlamanýn sorunlarýný tartýþýr. Ýç alanýn dýþýnda kalan dýþ dünyayý bu korunmanýn tamamen haricinde tutmak, Mahkemeye göre aþýrý sýnýrlayýcý bir yaklaþýmdýr. Yani özel hayat ve gizlilik hakký, evin dýþýnda da sürer. Ýnsan gittiði gideceði her yere ruhuyla, içiyle birlikte gider çünkü...

Murray/Ýngiltere’ye Karþý 1994 kararýndaysa devletlerin casusluk ve terörizmle mücadele gibi giderek komplike önleyici tedbirler almasý gereken konularda bile vatandaþlarý gizlice gözleyebilme yetkilerini asla kötüye kullanmamalarý gerektiði, çünkü gizlice gözleme konusunun polis devletlere has bir özellik olduðu vurgulanýr.

***

Basýna yansýdýðý için atýf yapabileceðim Savcý Ali Doðan’ýn açtýðý felsefi tartýþma, ‘’Yasadýþý dinlemenin aðýr insan hakký ihlallerine yol açtýðý, kiþinin ruhunu, beynini, iç dünyasýnýn derinliklerini, kiþinin haberi olmadan esir aldýðý’’ meselesi üzerinde daha çok düþünmemiz icap ediyor...