Yaþatmak esastýr

Evet, yaþatmak esastýr. Çünkü giden caný geri döndürmek mümkün deðildir, ama her sorunu çözmek mümkündür... Herkesin çözümden anladýðý farklý da olsa, çözüm aramanýn tek yolu demokratik siyasettir.

Acaba açlýk grevine destek veren çevreler ne ölçüde yaþatmayý esas alan bir yaklaþým sergiliyorlar? Öcalan’ýn Diyarbakýr’a gitmesi gibi muhal taleplerle çýtayý yükselten Demirtaþ, cezaevindekilerin yaþamasýna ne derece katkýda bulunmuþ oluyor?

Hayatýný ortaya koymak bir adanmýþlýk olarak görülebilir ama hayatlara kastederek veya ölüm dayatmasýna giderek netice almaya çalýþmak kabul edilemeyecek bir fecaattir. Silahlý baþkaldýrýyla, öldürmekle, tehdit etmekle amacýna ulaþmaya çalýþan bir örgütün yine canlar üzerinden dayatmaya gitmesi baþlý baþýna sorgulanmasý gereken bir konudur. Öldürdüðü insanlarýn vebali de PKK’ya aittir, ölüme gönderdiði veya ölümüne sebep olduðu insanlarýn vebali de... Kürt meselesinden teröre kadar iç içe geçmiþ devasa bir problemler kümesini bu tür dayatmalarla çözmeye çalýþmak sadece meseleyi daha da derinleþtirir.

***

Ali Bayramoðlu’nun dediði gibi “Hayatý ortaya koyan, caný silah haline getiren bir siyaset yapma tarzý bu.” Böyle bir yöntemle bu kadar köklü ve karmaþýk bir sorunu hal yoluna koymak mümkün deðildir. PKK da, BDP de biliyor ki, 30 yýllýk kronik bir sorun böyle bir eylem tarzýyla hiçbir yere varamaz. Amaç cezaevinde yaþanabilecek ölümleri hükümete fatura ederek bir kazaným saðlamaya çalýþmak ise öncelikle bunun ahlakiliði sorgulanmalý...

Hem insani ve vicdani boyut öne sürülüyor, hem de ‘aman ha eylemcilere karýþmayýn son noktaya kadar gitsinler’ telkinatýyla durumun kötüleþmesi murad ediliyor.

BDP’liler, açlýk grevindeki insana ‘býrak’ çaðrýsý yapmayý ahlaki bulmuyorlar. Ertuðrul Kürkçü eylemin bitirilmesiyle ilgili þunlarý söylüyor: “Bizden þöyle bir gayriahlaki tavýr beklemeyin: Ne yaptýðýný bilen insanlara, sanki ehil deðillermiþ, akýllarý yokmuþ, kendi hayatlarýný bizim kadar düþünmez ve tartmazlarmýþ gibi onlara yaþam hakkýndan söz etmek çok tuhaf bir þey.” Açýkça söylenmek istenen, bu insanlarýn kendi iradesiyle ölümü seçtikleri ve buna karýþýlmamasýdýr. Eylemi sonlandýrmaya yönelik çaðrýlarý veya týbbi müdahale seçeneðini þiddetle eleþtiriyorlar. Sonra da vicdandan bahsediyorlar.

Peki bu kiþiler ne kadar kendi iradeleriyle bu iþin içindeler ve hiç mi örgüt baskýsý ve yönlendirmesi altýnda kalmýyorlar?

Bu ara herkesin aðzýna sakýz olan Malta Bildirgesinin beþinci maddesi “Açlýk grevi yapan kiþi baský altýnda tutulabileceði ortamlardan korunmalýdýr. Bu durum onun diðer açlýk grevi yapanlardan ayrýlmasýný da gerektirebilir” þeklinde bir hüküm içeriyor.

Bayramoðlu’nun vurguladýðý gibi, “Ölüm oruçlarýnýn kiþilerin iradesinden çok örgütün iradesi ve talebiyle yapýldýðý aþikar.” Cezaevindeki mahkumun örgütün tesirinden ne derece kurtulabildiði ve hür iradesiyle böyle bir seçime gidip gitmediði çok belirsizdir.

“Acil durum ortaya çýktýðýnda, hekim hasta için en iyi olaný yapmak zorundadýr” diyen Malta Bildirgesi’ne göre “Yaþamýn kutsallýðýna saygý gösterilmesi her insan için etik bir zorunluluktur. Hekimlik mesleðinde ise bu konu daha da önemlidir, hekim hastanýn yaþamýný sürdürmek ve onun yararý için sanatýnýn bütün gereðini yerine getirmek durumundadýr”...

Açlýk grevi geçen yüzyýldan bu yana birçok gerekçeyle uygulanmýþ ve acý sonuçlar doðurmuþtur. Kimi zaman tek tip elbise, kötü muamele, kötü yemekler gibi cezaevi þartlarý öne sürülmüþtür, kimi zaman ise çýkan bir yasa veya yeni bir düzenleme eylem konusu olmuþtur. Açlýk grevi bir nevi dikkat çekme, tepki gösterme, gündem oluþturma gayretidir. Bu tür yöntemlerle, çözümünde toplumsal destek gerektiren büyük siyasi meseleler çözülemez. Bu yüzden hepimize düþen saðduyuyu telkin etmek ve hayatý yüceltmeye çalýþmak olmalýdýr.