Yasin Börü’nün kanı sizi boğar

Selahattin Demirtaş’ın kirli yüzünü görmek isteyenlere bir tavsiyem var. Yasin Börü’nün şehadetine bir baksınlar. 

Esra Elönü6/7 ekim olayları sırasında insanlık dışı saldırı sonucunda Diyarbakır’da şehit olan Yasin Börü’nün anne ve babasını Ülke TV’de misafir etti. Yasin’in nasıl katledildiğini birinci ağızdan dinledik.

Yasin’in parçalanmış cesedini teşhis etmek zorunda kalan annesinin, “Onu bacağındaki benden tanıdım” demesi ise vahşetin akıl almazlığını gösteriyor.

Peki Yasin’in katledilmesine neden olan olayların emrini ya da işaretini kim vermişti?

Selahattin Demirtaş değil mi?

“Sokağa çıkın” diyenin emriyle sokakları ateş topuna çevirenler, doğu ve güneydoğuda çoğu Kürt 50’nin üzerinde insanın katletmedi mi? Dahası ölenlerin çoğu inançlı Kürtler değil miydi?

‘Demirtaş İmralı’ya ihanet ediyor’

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan HDP ve eş Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili önemli tespitlerde bulunuyor. Ülke TV’de yaptığımız söyleşide, Akdoğan, Demirtaş’ın Amerika gezisinden sonra makas değiştirdiğini söyledi. “Demirtaş’ın makas değiştirmesi, görünürde Recep Tayyip Erdoğan’a karşı gibi olsa da özünde İmralı’yı boşa çıkarmak maksatlıdır” diyen de Akdoğan.

Doğan grubu ve Paralel Yapı medyasının Demirtaş güzellemesi de bu “makas değişimi”nden sonrasına denk geliyor.

Görünen o ki Demirtaş “Kürt partisi olmaktan çıkalım” dendiğinde sözü başka şekliyle anlamış. Türkiye partisi olmak, Sırrı Süreyya Önder ile Ertuğrul Kürkçü’nün dolmuşuna gelmek midir?

Kandil’in İmralı’ya rağmen silah bırakma kongresini toplamamasını da bir yere not ederek...

Cumhuriyet’in KCK eş başkanı Cemil Bayık ile yaptığı görüşmenin anonsunu okuyunca, “savaşı kim istiyor” anlayabildiniz mi?

Dün Bosna, bugün Suriye...

MİT TIR’larının durdurulması ile ilgili Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar’ın neler yaptığını biliyorsunuz. Ben size sadece 2013’ün şubat ayında, “İMRALI ZABITLARI” başlığı ile çıkan Milliyet gazetesini ve o dönem gazetenin başında bulunan Derya Sazak’ı hatırlatmak istiyorum.

O manşet ile “Çözüm süreci”ni zehirlemişlerdi...

Peki bugün Derya Sazak nerede?

Can Dündar Gezi provokasyonu sırasında nasıl bir pozisyon almıştı? Olayların büyüdüğü anlarda hangi yalanı televizyonda söylemişti?

Bugün nasıl Cumhuriyet’in başına geçti? Buna da bir bakın.

Sonra dönüp arşivi karıştırın, 1992/95 yılları arasında yaşanan Bosna Savaşı sırasında Sırpların yanında saf tutanların kimler olduğunu bir hatırlayın!

“Süleyman Mercümek ve Bosna paraları” diye günlerce nasıl yalan haber yaptıklarını okuyun.

Ardında, Suriye Türkmen Meclis’i Başkanı Semir Hafız’ın “Asıl insanlık suçu, TIR’ların durdurulması ve bunu suç olarak göstermektir. Bu Türkmelere ‘ölün’ demektir. Türkiye’nin yardımları olmasaydı 30 bin değil 1 milyon şehit verirdik” cümlesini alın Can Dündar gibilerinin gözüne sokun!

Müstemleke kafalılar ve batı muhipleri dün de aynıydı bugün de aynı!

Fıtratlarının gereğini yapıyorlar.

Ak Parti icraatlarını anlattı mı

Seçim yarışı, “Küçük Emrah mahcubiyeti” ile etrafına bakışlar fırlatanın arkasındaki “kirli ittifak” ile yaptıklarını anlatmayı “zül addeden” iktidar partisi arasında geçiyor.

Ana muhalefetin ya da 3’üncü partinin nasıl bir sonuç alacağından çok...

“Proje” olarak piyasaya sürülen HDP’nin ve 13 yıldır iktidarda olan Ak Parti’nin ne yapacağı merak konusu.

Daha dün, “günahları kadar” sevmedikleri HDP ve eş Başkanı Demirtaş’ı bugün Beyaz Türklerin katına çıkarıyorlar..!

Bunun karşısında “asgari ücret”, “emekliye ikramiye” ve “ucuz mazot” gibi popülist vaatleri püskürtürken bile...

“Bağıran” bir dil kullanmayan; baskın ifadelerden kaçınan Ak Parti var karşımızda.

Ak Parti, bu seçimde yaptıklarını “Onlar konuşur, Ak Parti yapar” sloganına rağmen tam anlatmış görünmüyor. Zira, “millet yapılanları görüyor” diye düşünüyor olabilirler.

Oysa, hem “Marifet iltifata tabidir”, hem “Hafızayı beşer nisyan ile maluldür.”

Siyasetçiye düşen, toplumsal katmanların her birinin anlayacağı dilden yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmasıdır.