Engin Ardýç’ýn dünkü yazýsýný okuyunca aklýma geldi, yaþlýlýkla ilgili son yýllarda düþündüklerimi hatýrladým. Hele de Kovid-19 salgýnýndan sonra yaþlýlýk bahsi devletlerin de üzerinde daha ciddi düþünmesi gereken bir konuya dönüþtü. Hastalýktan korunmalarý bir yana psikolojilerinin de ne kadar önemli olduðunu farkettik bu süreçte.
Ve hala yaþlýlarýyla yaþayan bir toplum olduðumuz için þükrettik.
Güzel yaþlanmak kuþkusuz güzel yaþamakla mümkün. Etrafýna bir þeyler veren, üretken, diðergam insanlarýn yaþlýlýklarý da daha güzel geçiyor. “Bu dünyaya çocuk mu getirilir” deyip kendini þuursuzca yalnýzlýða mahkum eden insanlarýn ya da kariyerini her þeyin önüne koyup aslýnda hayatý pas geçenlerin yaþlýlýðý da pek iç açýcý olmuyor.
Bir de sevilen, hürmet edilen yaþlý olmak ya da huysuz-aksi ihtiyar olmak var tabii. Dili dualý, tecrübesini insanlarý kýrmadan nasihata dönüþtürebilen yaþlýlar; onlar okul gibidirler.
Çocuklardan ziyade yaþlýlar etkiler beni. Çünkü en kötü koþuldaki çocuk için bile bir ümit vardýr. Yeni baþlamýþtýr hayata. Yetim de öksüz de olsa, Allah kim bilir onun için ne sürprizler hazýrlayacaktýr. Dua bunun için yok mu zaten?
Ama bütün istasyonlarý kaçýrmýþ bir yaþlý için tek ümit kapýsý piþmanlýklarýdýr artýk. Piþmanlýk tek þansýdýr belki de.
Hayata dair bir varlýk belirtisi...
Ve Allah’a karþý bir özür.
Kendim için þenlikli bir yaþlýlýk hayal ediyorum, kalabalýklar içinde yaþlanmak çok güzel olur. Bir kýzým bir oðlum var sadece ama çok torumun olduðunu hayal ediyorum. Baþýmýn hep kalabalýk olduðunu…
Anneannem öyleydi mesela. 11 çocuðunun 11’i de etrafýnda pervaneydi. 90’dan sonrasýný saymadýk ama uzun ve güzel yaþadý mübarek.
Torununun torununu bile gördü.
“Bu dünyaya çocuk mu getirilir” demedi. Bir kuru ekmeðin öðün olduðu onun için de unun deðirmende öðütüldüðü zamanlada büyüttü çocuklarýný. Üstelik tek baþýna.
O zamanlar, öldüðü sýralar sürdüðü hayatýn hayalini dahi kuramazdý. Zorlasa, çok çok abartsa çocuklarýnýn baþardýklarý þeylerin belki 10’da birini hayaline getirebilirdi. “Rýzký veren Allah”ýn esprisi…
Öldüðünde cenaze evi, sanki düðün eviydi. Allah’ýna kavuþmuþtu sonunda. Onu hayýrla anmayan yoktu ayrýca. Kim istemez emanetini böylece teslim etmek.
Laf uzuyor böyle doðaçlama yazýnca.
Kovid-19 dolayýsýyla büyüklerimize titizleniyoruz malum. Onlarýn saðlýðýný korumaya çalýþýyoruz, yorulmasýnlar istiyoruz. Evet yorulmasýnlar tabii ama hayattan el etek de çektirmemek lazým onlara. Ýþe yaradýklarýný hissetmeliler, yapmacýktan deðil ama. Yaþlýlarýn topluma ve devlete yük haline geldiði Batý için artýk çok geç. Ortalama ömür uzuyor, buna mukabil yaþlýlýk giderek ýskarta bir kategoriye dönüþüyor.
Fakat bizim için henüz geç deðil.
Her þeyi de devletten beklememek lazým. Annenizden bir kap çorba piþirmesini isteseniz, babanýzdan torununu okuldan almasýný rica etseniz, emin olun ömürleri uzar. Ýnsan kendi için deðil baþkalarý için bir þey yaptýðýnda iþe yaradýðýný hisseder çünkü. Al sana en etkili antidepresan.
Biz öyle yapýyoruz, çünkü anne ve babamýza hala çok ihtiyacýmýz var. Onlar olmazsa elimiz ayaðýmýza dolaþýyor. Bu hem onlara hem bize iyi geliyor.
Formül basit aslýnda; yaþlýlarý toplumun ýskartalarý haline gelmesini, bir süre sonra huzur evlerinde sahipsiz þekilde ölmelerini istemiyorsak þayet hayattan emekli etmememiz gerek onlarý.
Çalýþtýðý için mutsuz olan insan yoktur.
En fazla yormuþ oluruz onlarý.