Yaþlanabilecek kadar yaþamak Allah’ýn bir lutfu. Ancak yaþlýlýk bazý zorluklarý da getiriyor. Ölüm kaygýsý, depresyon gibi ruhsal sorunlarda destek almak fiziksel problemleri de hafifletiyor.
Son yýllarda geliþen teknoloji ve saðlýk bilincinin güçlenmesi hayat süresini uzatmýþtýr. 20. yüzyýlýn baþlarýnda ortalama yaþam süresi 40 yýl iken bu günümüzde 70’li yaþlarý geçmiþtir. Yaþlanabilecek kadar yaþamak Allah’ýn bir lutfu. Ancak bu lutuf beraberinde bazý zorluklarý da getiriyor. Yaþlý insan daha yavaþ düþünüyor, algýlamasý ve yetenekleri zayýflýyor, dikkati azalýyor, öðrenme yetisi azalýyor, hareket kabiliyetleri zayýflýyor. Ayrýca ruhsal esneklik kabiliyeti, yeni durumlara uyum saðlama, yeni düþünceleri kabul etme becerileri zayýflýyor, iliþkilerde daha seçici ve þüpheci oluyor, bedeniyle daha fazla ilgilenmeye baþlýyor. Ýþte bu deðiþim sürecinde yaþlýnýn ruhsal olarak yaþayacaklarýný belirleyen bir takým etkenler söz konusudur. Bu etkenlerin en önemlisi kültürel ve sosyal faktörlerdir.
Doðu’da saygýnlýk Batý’da yalnýzlýk
Yaþlýlýðýn her toplum ve kültürde karþýlanmasý farklý oluyor. Batýda doðuya oranla bireyselliðin ön planda olduðunu görüyoruz. Aile bireyleri bir arada yaþarlar, ama iþlerini ayrý ayrý görürler. Çocuklar çok daha küçük yaþlarda iþlerini kendileri halletmeyi öðrenirler. Bu tarz toplumlarda yaþlýlýðýn bilgeliðinden ziyade bireyselliði ön planda tutulur. ‘Nasýl olsa herkes kendi baþýnýn çaresine bakabilir’ mantýðý geçerlidir. Doðu toplumlarýnda ise yaþlýlýk bilgelik, yücelik, saygýnlýk olarak kabul görür. Ailenin en yaþlýsý o evin reisidir ve her zaman sözü dinlenilir. Sosyal desteðin olmamasý, yaþlýlarýn bir yük olarak görülmesi, aþýrý bireyselleþme, bencilleþme, sosyo-ekonomik sorunlar yaþlýlarýn ruhsal gidiþatýnýn da belirleyicisi oluyor. Bu olumsuz unsurlar sebebiyle depresyon ve kaygý bozukluklarý gibi ruhsal sorunlarýn sýklýðý artýyor.
Eðitim ölüm kaygýsýný artýrýyor
Yaþlýkta kaygý genellikle depresyon ile birlikte görülür. Ölüme zaman olarak yakýn hissetmek kaygýnýn önemli etkenlerindendir. Yüksek eðitim ve sosyoekonomik düzey de ölüm kaygýsýný artýran bir diðer unsur olarak görülür. Yaþ ilerledikçe yaþlýlar ölümü daha fazla irdeler. Bununla birlikte yaþlýlýkta ‘artýk hiçbir yönden çekici deðilim’ düþüncesi de çok yaygýndýr. ‘Yaþlýlýkla birlikte cinsellik sona erer’ miti de bu düþünceye eþlik eder. Halbuki cinselliði ve iliþki düzeyini belirleyen faktörler gençlikte nasýlsa yaþlýlýkta da öyledir. Gençlikte olduðu gibi yaþlýkta da þefkatin, ilginin ve beðeninin paylaþýlmasý, eþ ve arkadaþ olabilmek, paylaþabilmek, yaþlýlýða raðmen ortak hayaller ve hedefler ortaya koyabilmek cinselliðin belli bir aþamada yaþanabilmesini saðlar. O zaman ‘artýk çekici deðilim’ düþüncelerinin yerini ‘olduðum gibi iyiyim’ düþüncesi alýr.
Psikolojik destek almakta geç kalýnmamalý
Yaþlýlýk döneminde yaþanýlan depresyon, kaygý, iliþki problemleri veya kiþisel problemler mutlaka ve derhal müdahale edilmesi gereken olgulardýr. Yaþlýnýn adaptasyonunu güçlendirecek, onu hayata teþvik edecek plan ve programlarýn oluþturulmasý, meþguliyet ve paylaþým ortamlarýnýn yaratýlmasý, hayattaki arkadaþlarýyla bir araya gelmesinin saðlanmasý moral ve motivasyonu artýracak en önemli çalýþmalardýr.
Eþ ve dost kaybý depresyon nedeni
Yaþlýlýðýn verdiði fiziksel zorluklar ve engeller bir kýsýtlanmayý da beraberinde getiriyor. Buna eþin, dostun, en yakýn arkadaþlarýn kaybý da eklenince depresyon ve demoralizasyon riski artýyorr. 65 yaþ üstü bireylerde majör depresyon görülme oraný yüzde 2-4, depresif belirtilerin görülme oraný yüzde 10-15’tir. Burada dikkat edilmesi gereken konu yaþlýlýktaki depresyonun yaþlýlýðýn bir gereði olduðuna inanýlmasýdýr. Bu yanlýþ bir düþüncedir. Ýnsan ne kadar yaþlanýrsa yaþlansýn yaþama ümidini, heyecanýný ve coþkusunu kaybetmez. Depresyon yaþlýlýkta var olan fiziksel hastalýklarýn, yaþlýlýða baðlý ruhsal, zihinsel ve fiziksel geriliklerin daha da þiddetlenmesine sebep olur.