Ýstanbul Boðazý’na yapýlacak üçüncü köprünün adý tartýþýlýyor þimdi de. Bizzat Cumhurbaþkaný tarafýndan açýklanan isim Yavuz Sultan Selim olunca bazýlarý bu tercihe itiraz ederek söz konusu Osmanlý padiþahýnýn “Anadolu’da Alevi katliamlarýný gerçekleþtiren hükümdar” olarak tanýndýðý için bu adlandýrmanýn doðru olmadýðýný ileri sürdüler. Bazýlarý da Suriye ve Ýran krizlerini hatýrlatarak bölgede mezhep ayrýþmasýna dayalý bir siyasi bloklaþma tehlikesi söz konusuyken bu ismi gündeme getirmenin sakýncalarýna dikkat çektiler.
Öncelikle, böylesine önemli bir yatýrýmýn isimlendirmesinin üzerinde yeterince deðerlendirme yapýlmadan gerçekleþtirilmiþ olmasý ihtimal dýþý. Dolayýsýyla böylesi bir tasarrufun kamuoyunda eleþtiri konusu olmasýný da normal karþýlamak gerekiyor.
Yalnýz iki yanlýþtan bir doðru çýkmayacaðýný da akýlda tutarak, yapýlan bu eleþtirilerin “olgu”dan ziyade “algý” boyutunda geçerliði olduðunu söylemek durumundayýz. Bölgede Þii-Sünni gerginliðine dayanan bir siyasi bloklaþma riski çerçevesinde bu adlandýrmanýn sakýncalarýnýn dile getirilmesi ciddiye alýnmasý gereken bir eleþtiri. Bunu söylemek lazým. Ama devletin zirvesinin böyle bir riski hesap etmeden bu kararý almýþ olduðunu düþünmek mantýklý deðil.
Diðer tarafta ise, Yavuz Sultan Selim’in “Alevi katili” olarak tanýmlanmasý tarihî gerçekler bakýmýndan asla doðru deðil. Özellikle Alevi vatandaþlarýmýz arasýnda Yavuz’un Safevilerle mücadelesi çerçevesinde Ýran devletinin yanýnda yer alan Alevi Türkmen aþiretlerine yönelik katliamlar yaptýðýna iliþkin bir inanýþ vardýr. Ama bu inanýþ veya iddia iki bakýmdan yanlýþ. Birincisi Osmanlý devletine karþý Ýran devletinin yanýnda yer alan aþiretlerin tamamýnýn Alevi olduðu da, bunlarýn Alevi olduklarý için hedef alýndýðý da söylenemez. Haddizatýnda Yavuz’un ordusunda yer alanlarýn tamamýnýn Sünni olmasý da söz konusu deðildir. Dolayýsýyla Osmanlý devlet güçleri ile Anadolu’daki bazý aþiretler arasýndaki anlaþmazlýk ve silahlý mücadele bir “mezhep kavgasý” olarak deðerlendirilmez.
Ýhtilaf esas itibariyle özellikle Fatih’ten itibaren merkezi bir imparatorluk yapýsýna geçmeye çalýþan Osmanlý Devleti’nin feodal unsurlarý denetim altýna almaya yönelik politikasýna karþý Doðu Anadolu’daki Türkmen aþiretlerinin direniþi ve merkeziyetçi imparatorluk yerine daha adem-i merkeziyetçi Safevi Ýraný’na yakýnlýk duymalarýndan kaynaklanýyordu. Ýran’ýn Anadolu’daki Türkmen aþiretlerinin çoðunlukla Alevi inanýþýna mensubiyetlerini politik amaçla deðerlendirmeye çalýþtýðý da doðrudur. Ancak esas olarak mesele mezhepler arasýndaki inanç kavgasýnýn deðil, sosyolojik ve politik çekiþmelerin sonucudur. Zaten Osmanlý’nýn hem o dönemde hem de daha sonraki dönemlerde merkezi yapýnýn gereklerine uyum göstermemekte direten göçebe aþiretlerle ciddi boyutta çatýþmalar yaþadýðý vakýadýr. Bu aþiretlerin önemli bir bölümünün de Sünni olduðu bilinmeyen bir husus deðil.
Ýkincisi, Yavuz’un emriyle “sistemli bir soykýrým” uygulanarak 40 bin Alevinin katledildiði iddiasý dönem üzerinde çalýþan ciddi akademik tarihçilerin hiçbirinin “gerçek” olarak kabul ve itibar etmedikleri bir iddia. Sözgelimi Osmanlý tarihinin klasik dönemi alanýnda dünya çapýnda en önemli uzmanlardan biri olan Prof. Feridun Emecen dönem kaynaklarý ve arþiv belgelerine dayanarak, sadece sonradan kaleme alýnmýþ olan tek bir kaynakta yer alan bu iddianýn belgelerle kanýtlanamadýðýný ortaya koymuþtur.
Yavuz Sultan Selim’in döneminin sosyal ve siyasi þartlarý içerisinde Anadolu’daki Türkmen aþiretleriyle yaptýðý mücadeleyi yanlýþ yöne çekerek “Alevi düþmaný” kimliðine mahkûm edilmesi haksýzlýk... Aksine Anadolu’nun doðusunda Ýran’ýn kontrol kurma giriþimlerini engelleyip ülkenin bütününde merkezi otoriteyi tesis etmesi ve dolayýsýyla “Anadolu’da siyasi birlik” saðlamasý bakýmýndan tarihimizde seçkin bir yeri var Yavuz’un.
Diðer yandan Suriye ve Mýsýr’daki Memluk yönetimini ortadan kaldýrýp Hilafet makamýný Ýstanbul’a taþýmakla da “Ýslam birliði” için önemli bir hamle gerçekleþtirmiþ olmasý Boðazdaki üçüncü köprüye isminin verilmesinin gerekçelerinden bir diðeri olsa gerek.
Son olarak þunu da söylemeden geçemeyeceðim: Ýstanbul Boðazý’na yapýlacak köprü konusunun “çevre ve þehircilik” ile ilgili gerçekten hayati önem taþýyan boyutu yerine “adlandýrma” boyutuyla tartýþýlýyor olmasý bize özgü tuhaflýklardan biri.