Bediüzzaman Said Nursi, “ittihad-ý Ýslam davasýnda Yavuz Selim’e bey’at etmiþim” der. Yavuz adý geçtiðinde akla ilk gelmesi gereken þeydir Ýttihad-ý Ýslam davasý. Ýstanbul, Þam, Baðdat, Kahire, Kudüs, Medine ve Mekke’yi birleþtiren adamdan bahsediyoruz.
Alevi meselesi sonra gelir. Ve Alevi meselesi dediðimiz þey aslýnda Alevi meselesi deðil; Sünniliðe savaþ açýp Ýran’da Sünni soykýrýmý yapan, Sünni aðýrlýklý Osmanlý’nýn da altýný oymaya kalkýþan ve bu iþte bir kýsým Osmanlý tebasýný kullanan Safevilerle savaþ meselesidir. Bu savaþta, evet, Safevi Þahý Ýsmail’i Osmanlý Padiþahý Yavuz Selim’ e tercih eden, yani yabancý ve düþman bir devletin tebasý gibi hareket eden pek çok Anadolu çocuðu da þu veya bu þekilde hedef alýnmýþtýr. “Açýlýn kapýlar þaha gidelim” diyenlere buðzetmiþtir devlet. Alevi diye deðil, devlete sadýk deðil diye. O savaþ atmosferinde maalesef Alevileri külliyen hedef gösteren kimseler de olmuþtur, fakat Yavuz’un ve genel olarak Osmanlý devletinin “Þu Alevileri külliyen ortadan kaldýrmak lazým” anlayýþý içinde hareket ettiðini ileri sürmek zulüm olur.
Ýdris-i Bitlisi’nin oðlu 40 bin Alevi’nin katledildiðni yazmýþ... Bunu doðrulayan bir belge yok, ama birileri 500 yýldýr o efsaneyi mutlak gerçek gibi anlatýp duruyor. Bilime tapan bazý kimseler bile, sýrf Osmanlý’ya garezlerinden, bu belgesiz iddiaya mutlak gerçek kabul ediyorlar. Daha ileri gidip, Osmanlý’nýn Alevilere soykýrým uyguladýðýný iddia edenler bile var. El insaf! Hem “Türkiye’de 25-30 milyon Alevi var” diyeceksiniz, toplam nüfusumuzun en az üçte birinin Alevi olduðunu söyleyeceksiniz, hem de bu topraklarda Alevilerin soyunun kýrýldýðýný savunacasýnýz. Olacak þey deðil. (Soy nasýl kýrýlýrmýþ görmek istiyorsanýz, Ýran’daki Sünni varlýðýn Þah Ýsmail öncesi durumu ile Þah Ýsmail sonrasý durumunu kýyaslayýn.)
Gelelim köprü meselesine: Ýstabul Boðazý’nýn üstünden geçecek olan üçüncü köprü için Yavuz Sultan Selim isminin seçilmesine isyan eden, bir efsaneye dayanarak “40 bin Alevi’yi kesen Yavuz’un ismi olmaz diyen, bu ismi seçenleri Alevi düþmanlýðý ile itham edenler, þayet Alevilere zulmedenlerin isimlerine tahammülsüzlük konusunda samimi iseler, dertleri sahiden bundan ibaret ise, Yavuz’u býrakýp, tartýþýlmaz bir gerçek olan belgeli-mühürlü-imzalý Dersim Alevi katliamýnýn sorumlularý ile uðraþsýnlar.
“Dersimlileri katleden Ýsmet Ýnönü’nün heykelini dikmek, Ýnönü maðduru Dersimlileri Ýnönü Caddesi’nde yürütmek Alevileri aþaðýlamaktýr” diyen bir Alevi derneði var mý acaba?
“Dersim’in kadýnlarýna ve çocuklarýna bomba yaðdýran savaþ pilotlarýndan Sabiha Gökçen’in ismini bir havaalanýna vermek Alevilere saygýsýzlýktýr” diyen?...
“Dönemin genel kurmay baþkaný Fevzi Çakmak’ýn ismini taþýyan mahallelerin, caddelerin, okullarýn isimleri deðiþsin” diyen?...
Ve...
“Alevilere reva görülen bu amansýz zulmün ‘Reis-i Cumhur’, ‘Ulu Önder’ ve ‘Tek Adam’ sýfatlarýyla esas sorumlusu olan ve Seyit Rýza’yý da idam ettiren Mustafa Kemal Atatürk’ün her yere heykelini dikmek, resmini asmak, en önemli caddelere ve yapýlara ismini vermek düpedüz Alevi düþmanlýðýdýr” diyen?
Yok mu?
Çok ilginç.