Yayın yasağını savunmak...

Dün, bir arkadaşım Facebook hesabında patlama yerinden ceset fotoğraflarını paylaştığını gördüm. 

Aynı anda, oturduğum yemek masasında televizyoncu arkadaşlar yayın yasağını eleştiriyorlardı.

Ben de “Paris’te 127 kişi öldü, tek ceset görüntüsü bile yayınlanmadı, bu işlerde medyanın belirlenmiş ilkeleri oluncaya kadar görüntü yasağı kararı bana yanlış gelmiyor” diye itiraz ediyordum.

Tartışmanın en hararetli yerinde fark ettim ceset resimlerini sonra da ekranda büyütüp arkadaşlarıma gösterdim.

Hepsi, önce, 1-2 saniye baktılar sonra da kapat şu görüntüyü diye itiraz ettiler.

Peki  fotoğrafına bile bakamadığımız bir görüntünün ekrana verilmesini savunmak doğru mu?

Acı ve belki vicdansız bir tavır ama Aylan’ın fotoğrafını bile basmadı bir sürü büyük gazetede Avrupa’da...

Ne terör ne trafik kazası ne de bir başka gerekçeye saygı duymaz bizim medyamız.

Hatırlayın, sedyede yatan yaralı kadınların iç çamaşırı gözüken fotoğrafını bilen kullandı bu medya...

***

Ülke Tv patlama sırasında Sarayburnu’nda lodos haberi çekiyormuş.

Hemen çıkmışlar yukarı, haberi hızlı  giren kanallardan biri oldular.

Diğer kanallar da geldikçe bilgi verdiler ama polis kordonu çapı geniş olunca fazla detay çalışılmadı.

Bir iki görgü tanığı dinledim ama onlar görgü değil ses tanığıydı, patlamayı duymuşlar ama o kadar. İşin kötü tarafı şu, bilgi az olduğu zaman fısıltı gazetesi devreye girer.

Şimdi iş sosyal medya üzerinden dönüyor ve herkes aklına geleni yazıyor.

Bir de ülkenin dikkati bir noktaya döndüğünde bile kendi gündemini dayatanlar var. Sadece başkalarına değil kendilerine de ayıp ediyorlar aslında...

***

Gelelim bir diğer konuya... Meslek hayatım boyunca rejide hep en sorumlu isimlerin bulunması gerektiğine inanırım.

Özellikle de bu tür terör haberlerinde ekran önünü ekran arkasındaki tecrübenin ve bilginin desteklemesi gerekir. Dün yazdırılan spotlara baktım, en azında daha sakin bir dil seçtiler....

Sahadaki muhabirler , bilgi az olunca top çevirmeye başladılar, tepede dolaşan polis helikopterini bile fazla heyecanlı bir sesle anlattılar.

Şu her meseleyi pazarcı heyecanıyla anlatmanın işe yarayacağı fikrini bir kenara bırakalım artık.

Hoş daha o noktaya gelinceye kadar başka bir sürü eksiğimiz var....