Yaz biterken

Bugün itibariyle yaz aylarýný bitirdik. Zaten eskiler ne demiþler: 'Fireze bas, kara bas.' Buna benzer baþka sözler de var: 'Aðustosun yarýsý yaz, yarýsý kýþ' gibi.

Ailevi bir sebeple bir zamandýr Ýstanbul'dayým. Her ne kadar Ýstanbul'un kültür ortamýný derinden soluma imkâný bulamasam da hepten de mahrum etmedim kendimi bu imkândan. Biraz kitapçý dolaþtým, biraz tarihi mekânlarda yalnýz baþýma dolaþtým. Evet, yalnýz baþýma dolaþtým. Bunu bilerek, isteyerek seçtim. Bu tarihi mekânlara nasýl bir ruh vermeye çalýþtýðýný anlamaya çalýþtým Osmanlýnýn. 'Pýrlantadan kubbeler' beni bir kerre daha mest etti. Yapýldýðý dönemin ruhu ile bugün ona yüklenen manayý düþünüp kahrolmamak mümkün mü?

Peyami Safa'nýn, Fatih-Harbiye romanýný bilirsiniz. Ýki farklý dünyayý serer gözlerimizin önüne Peyami Safa bu romanda. Fatih geleneksel olaný, Harbiye güya modern olaný remzeder. Benim de öðrencilik dönemim Fatih ile Taksim semtleri arasýnda geçti. Yatýp kalktýðým ve bir takým sosyal faaliyetlere katýldýðým yer Fatih'deydi. Okuduðum üniversite ise Taksim'e yakýndý. Harbiye ile Taksim birbirine hem benzer hem yakýn semtler. Bu iki farklý dünyayý ben içinde yaþayarak biliyordum.

Bu aralar biraz Fatih'de dolaþtým. Çoktandýr gelmemiþtim buralara. Fevzi Paþa ve Akdeniz Caddeleri Fatih'in en hareketli bölgeleridir. Eþim ve kýzým alýþ veriþteyken ben de acaba güzel bir kitapçý ya da farklý kültürel mekânlar açýlmýþ mýdýr buralarda diye caddeyi baþtan sona arþýnladým. Hayýr, benim aradýðým çapta olaný yoktu. Giyim kuþam maðazalarý, yiyecek içecek mekânlarý alabildiðine doluydu. Ben kültürel mekânlar derken zaten çok fazla bir þey beklemiyordum, ama bu kadar canlý bir semtin en iþlek yerinde þöyle güzel bir kitap sarayý açýlsa olmaz mýydý?

Muhafazakâr anlayýþýn batýdan tek farký sadece kýlýk kýyafetten ibaret olmamalý. Kitap ve kültürü geri plana itmiþ bir hareketin zihinsel olarak batýcý olmasý kaçýnýlmazdýr. Bundan kurtulmanýn ve yerli düþünmenin yolu, batýyý iyi bilmekten geçer. Bundan daha da önemlisi önce kendi dünyamýzý tanýmaktýr. Bunun için de insan bu semtlerde biraz deðiþik þeyler bekliyor. Bütün faaliyeti ramazan ayýna sýkýþtýrmýþ bir topluluktan daha fazlasýný beklemek de hayalcilik olur.

Geçen haftaki yazýda Müslüman Kardeþlerin derlenip toparlanmaya ihtiyacý var demiþtim. Buradaki amacým, darbeyi önleyecek strateji ve donanýma sahip bir anlayýþýn önemini vurgulamaktý. Bunun farkýnda olmadan Mýsýr'ýn batýcýlarýný alt etmenin bir yolu olamaz. Bu yolun keþfi ise ancak hem batýyý hem Mýsýr halkýnýn baðlý olduðu inanç manzumesini benimsemekle olur.

Hem Türkiye için hem Ýslam dünyasý için çok önemli bir nokta var. Her þeyin ve her kavramýn serbestçe tartýþýlabildiði bir ortama kavuþmadan, saðlýklý düþünmenin ve doðru yolu bulmanýn imkâný yoktur. Ne kadar eksiklerle malûl olsa da demokrasinin kýymeti buradadýr. Türkiye'nin son yýllarda bu yolda aldýðý yolun kýymetini bilmek ve bunun üzerine titremek gerekmektedir. Bu satýrlarda ele alma imkâný bulamadýðýmýz Ergenekon ve Balyoz davalarýnýn sonuçlarýný bu bakýmdan çok iyi deðerlendirmek gerekmektedir. Bu davalarda mahkûm olmuþ kimilerini sanki haksýz yere cezalandýrýlmýþlar muamelesine tabi tutmak kadar yanlýþ bir anlayýþ olamaz. Bu davalarýn özeti demokrasiye kastetmek isteyenlerin cezalandýrýlmasýdýr.

Yaz bitiyor, bereketli sonbahar geliyor.