Yazmak istemedim...

Ellerim klavyeye gitmedi. Maçı da 7. dakikada ben atmış kadar sevindiğim Janko golünü bile yazmak istemedi parmaklarım. O’nu düşündüm. Malouda’nın goldeki katkısını, Aykut’un es geçilen penaltısını, Olcan’ın ve Adrian’ın gayretlerini de bu nedenle yazmak istemedim. Avrupa kupası maçlarında sahasında hiç yenilmeyen takımın bu istikrarlı yürüyüşünü de, ikinci yarıda rakibin gole yaklaşan futbolunun verdiği tehlike sinyallerini de görmek istemedim. İlk yarısı 1-0 biten maçın ikinci yarısı olmasın istedim. Malouda ve Janko’nun değişmesi gereken dakikalarda aklıma hep O geldi. Orta sahayı hızla geçen Legia takımının forvetini durdurmakta zorlanan defansı görünce yine o geldi akıllara. Mustafa Yumlu’nun gayretinde O vardı. Taraftarın daha erkenden fark edip tepki vermeye başladığı Malouda ve Janko’nun değiştirilmesi gereken dakikalarda aklıma hep O geldi. Onur’un maçın adamı olduğu bir maç izledik. Defansta bir “Kadir” eksiktik sorun bu olabilir miydi? Önce Janko, bu kadar kötü oynarken çıkmayan Malouda ve çıkan Henrique kalan dakikalarda oyunu kaybetmeme üzerine bir oyun anlayışının tezahürüydü. Maç böyle bitecek derken Olcan’ın ortası gol olunca kaleci Onur gol sevincini kulübesine koşarak yaşadı.

Tribünlerdeki seyirci azlığı sahanın en yakışmayan görüntüsü olurken bu galibiyet bir üst tura çıkmanın kapısını aralamış oldu. Oyuncu değişiklikleri ile eleştirebileceğimiz M.Reşit Akçay kazanınca bütün eleştirileri de her seferinde boşa çıkarmış oldu.

Kadir ağabeye...

Akşamüzeri okulda rahatsızlanan küçük kızımın hastaneye kaldırıldığını öğrenip soluğu hastanede almıştım. Koluna bağlı serumu tutarken çalan telefona elim titreyerek gitti. NtvSpor’dan Devrim Çetin arıyordu. 1461’in İstanbul veya Bolu’daki bir maçını beraber izleyecektik herhalde onun için arıyor dedim içimden. “Kadir Özcan ölmüş abi haberiniz var mı? Başınız sağ olsun.

Sessizliği saniyelerle değil dakikalarla geçiştirdim. Eşimin ve büyük kızımın şaşkın bakışları arasında. “Kadir Ağabey öldü” diyebildim eşime. Uzun ve dar hastane koridoruna attım kendimi. Şenol, Turgay, Necati, Kadir, Cemil... Böyle mi sayıyordu babam efsane kadroyu bana diye düşündüm.

Güle güle Kadir ağabey

Forma yine çubuklu, fotoğraflar ise bu kez renkliydi...