Günümüz meseleleri çok ilginç ve yaþamaya çalýþtýðýmýz dönem hiçbir döneme benzemeyen farklý bir zaman; nerdeyse tek bir köy haline gelen dünyamýzda fikri, dini, siyasi, ekonomik çalkantýlar, sýcak ve soðuk savaþlar, küresel mücadeleler, insaný istikametten uzaklaþtýran batýl sistemler, akýmlar ve düþünceler...
Ýnsanoðlu bir türlü ne baþarýyý ne huzuru ne de mutluluðu yakalayamamýþ olmasýna raðmen muazzam teknolojik geliþmeler ve dijital dönüþümler eþliðinde cihazlar ve bunlarýn kolaylaþtýrdýðýný sandýðýmýz hayatlar...
Yalnýzca bedeninin arzularýný düþünen, gayesi hazzý olduðu halde onu bir türlü yakalayamayan, hedefsiz, yolunu þaþýrmýþ kitleler...
Galiba insanlýk, tarihin hiçbir döneminde bu kadar daðýnýk olmamýþtý.
Bolluk, sýnýrsýz nimetler ve imkanlar, lüks, debdebe, israf, çýlgýnca tüketim, diðer taraftan huzura ve sükuna muhtaç milyonlarca insan...
Sözde beþerî sistemler, insana dünya nimetlerini ve huzurunu vermek isterken insanýn ruh cephesini unuttu, aklýna bile getirmedi, getirmek istemedi, hatta kasten ihmal etti.
Ýnsanýn manevi ve ruhi yönünü yok saydý, planýný ona göre yaptý.
Kaygan bir zeminde ve kaymaya çok müsait bir yaratýlýþla bu hayatý yaþamak zorunda olan bizler, çoðu zaman nefes darlýðý çekmekteyiz.
Bütün bu düþünceler girdabýna üstat Sezai Karakoç'un cenazesine iþtirak ettiðimde girmiþ bulundum.
Cakayla, makam mansýpla, kibirle, apoletle, parayla, köþe kapma yarýþýyla dünyanýn peþinden koþanlara; kimliðiyle kýlýk kýyafetiyle, þahsiyetiyle, duruþuyla, tevazuuyla, derinliðiyle "Alýn dünya sizin olsun, hadi bana eyvallah." deyip gitti.
Üstadý Þehzadebaþý Camii'nden ebediyete uðurlarken anlatýlmasý imkânsýz duygular yaþadým.
Maddi anlamda münzeviliði ve yalnýzlýðý tercih etse de manen hiçbir zaman yalnýz olmadýðýný gördük. Milyonlarca insan onu her gün zihninde, kalbinde, aklýnda, ruhunda, vicdanýnda misafir etti.
O ve fikirleri her gün binlerce, milyonlarca insana ýþýk oldu, yolunu aydýnlattý. Derdini anlatmada kelimeleri kifayetsiz bulanlar onun þiirlerine ve kitaplarýna sarýldýlar.
Eðer Kur'an-ý Kerim'den bir ayeti seçip Sezai Karakoç ile irtibatlandýrarak insanlara söyleyecek olsaydýk kanaatimce þu ayet olurdu: "Ey iman edenler! Yapmayacaðýnýz þeyleri niçin söylüyorsunuz..." (Saf-2)
Sezai Karakoç, dünyanýn kirine pasýna bulaþmadan inandýðý gibi yaþayan, yaþadýðý doðrularý söyleyen nadir insanlardandý. "Nadir insanlar" tamlamasýný öylesine deðil, bilerek kullanýyorum.
Maalesef bugün Ýslam'ý yaþadýðýný iddia edenler olarak, sokaktaki insanýndan en yukarýdakine kadar bu ayetin menfi manadaki muhataplarýyýz. Hal böyle olunca da bugün Batý medeniyeti karþýsýnda Müslümanlar olarak acziyeti ve zelilliði yaþýyoruz.
Sezai Karakoç, bugün artýk görmekten oldukça uzaklaþtýðýmýz fakat medeni geçmiþimizde nerdeyse her sokakta var olan evliyalarýn, modern çaðda yaþayan son temsilcilerinden birisiydi. Gidiþiyle arkasýnda doldurulmasý zor bir boþluk býraktý.
Sezai Karakoç denince sadece Mona Roza'yý hatýrlamak, en fazla ergen ilgisi seviyesidir. Burada kalmak muhatabýn meselesidir. Burasý üstadýn kilitli sandýðýdýr. O'nun ruhi seyri sülukudur.
Olmasý gereken, üstadýn kavram haritasýndan baþlayarak teþhis ve teklifler dünyasýna ve bunlara sadýk kalarak yaþadýðý 'dosdoðru' serencamýna odaklanmaktýr.
"Diriliþ Neslinin Amentüsü" gibi bir teklif varken, bu gençler nerelere gidiyor diye þaþýrmak yerine bu teklifleri nakþetme çabasýnda olmak en hayýrhah tutum olsa gerektir.
Üstadýn "Masal" isimli þiirinde anlattýðý, Batýya oðullarýný gönderen babanýn yedinci oðlunun elinden tutmak gerekir.
Cumhurbaþkanlýðý, Kültür Bakanlýðý, STK vb. yetki ve sorumluluk sahibi kuruluþlarýn Diriliþ Yayýnlarýný sahiplenmesi, varsa ekonomik zorluklarýný deruhte etmesi, varislerle görüþerek kurumsal bir vakfa dönüþtürüp, özellikle genç dimaðlar tarafýndan sahiplenilmesinin saðlanmasýna öncülük edilmesi gerekir.
Bu pýnarýn kurumasý talihsizlik olur.
Üstada, hatýrasýna yakýþýr güzellikte bir nesil temenni ederiz.
Ruhu þad olsun, mekâný cennet olsun.