Yemek festivali enflasyonu! Ne olacak bu işin sonu?

Kavramların içini boşaltmak milli sporumuz haline geldi. Festival dediğin şey, sürdürülebilir, kapsamlı, kontrollü, güçlü ve yaygın bir etkinlik. Siz yaptığınız işin adını şenlik koymaktan çekinmeyin. Şenlik demek yaptığınız işi küçültmez. 

İstanbul’un lezzet başkenti olduğu iddiasıyla ortaya çıkan festivallere her gün bir yenisi ekleniyor. Bu yıl ilk kez yapılan Gastronomist, Gastronomi Entertainment, İstanbul Lezzet Festivali, GastronomicaFest ve Gastromasa bunlardan en bilinenleri. Kahve, çay, meyve, baklava ayrı ayrı etkinlikler düzenlerken, hepsi kendine festival diyor. Ülke geneli bir festival yangınına tutuldu. İlk bakışta her birinin amacı birbirine benziyor; iyi bir etkinliğe imza atmak, dünya çapında ses getirmek. İyi niyetli gibi görünen bu etkinlikler cehenneme giden yolların taşlarını döşüyor sanki. Para meselesi ayrı, ayakta durmak için oluşturduğumuz sistem bu… İş ki, dürüst, uzmanların dışlanmadığı işe yarar festivaller yapılsın.

İçlerinde iyilerin büyüyeceğini düşünüyor, yemek sektörüne katma değer sağlayacaklarının umudunu taşıyorum. Ancak zaman alacak. Çünkü her bir dernek, her bir oluşum kendi köşesinden etkinliklerini yapıyor. Birbirlerini beğenmemeler, küslükler, dedikodular.  Uluslararası etki için daha yolumuz var; marka olmak ancak işini iyi bilen profesyonellerle, Türkiye’nin gerçeklerini görüp dünyaya da gözleri açık insanlarla mümkün. Başarı stratejiyi iyi kurguladığınızda geliyor. Bugün festival yapalım deyip, üç ay sonra dünya çapında ses getiren bir organizasyona imza atacağını düşünmek hayal. Kendi adıma ben mutluyum. İyi gösterileri seyretmek, önemli şeflerle tanışmak, sahneye geçerek gastro şovlar hazırlamak mesleğim için önemli adımlar. Gastronomide Türkiye güçlü bir oyuncu olma şansına sahip ama bu yalnızca yemekçilerin değil, reklamcıların, iletişimcilerin de uzmanlığı. Ben de bu soruyu onlara sordum. Festivallerde ne yapmamız lazım?

Adnan Şahin

Anadolu Halk Mutfağı Derneği Başkanı

Yemek etkinliklerinde İstanbul ve Gaziantep öne çıkıyor.  Neden Diyarbakır, Urfa, Konya, Kayseri, Kastamonu, Trabzon gibi aktörler ortada yok?  14  bin yıllık derinlikten bahsediyoruz ki, Göbekli Tepe, Çatal Höyük, Etnik, Selçuklu, Osmanlı, Akdeniz, Karadeniz ve Ege mutfakları ilk aklıma gelenler. Diğer taraftan ürün bazlı etkinlikler olmalı. Çünkü bu coğrafya buğday, üzüm, incir, zeytin gibi birçok ürünün anavatanı.  Gastronomik  anlamda  yapılması gereken çok iş varken maalesef itişen kakışan birbirilerini karalayan insanları izlemekle yetiniyoruz.

Yaşar Akbaş - Happy People Project Ajans Başkanı

Yemek kültürünün ele alınmasıyla ciddi bir ekonomi oluştu. Okullar, kurslar açıldı, oralardan kendi mekanını açmayı kafasına koymuş şefler çıktı. 10 sene önce doğru dürüst ızgara et pişirilemezdi, şu an dünya çapında etçillerimiz var. Doğal olarak gastronomi festivalleri de bu ekonominin bir parçası oldu. Türkiye’de çalışan bir şeyi ertesi gün taklit etmeye hazır bir kitle var. Şu an bu konu revaçta, hepsi bu. Mesela eskiden her şeyin bir fuarı olurdu. Şu ara o kadar yok. Modası geçti, kazancı düştü. Oysa gastronomi yeni bir alan. İnsanlar da lezzetli kokuların geldiği bu büyük tencereden kendilerine düşecek porsiyonların peşinde haliyle...

Mehmet Yalçın

Gastronomi Yazarı

Gastronomi festivallerinde yaşanılan enflasyon, ‘tamamen duygusal’…  Gıdanın sanayileşmesi ve hormon, hibrit tohum ve katkı maddeleri sayesinde çoğaltılıp ucuzlatılması, gıdada küresel bir üretim fazlası oluşturuyor. Gıda endüstrisi bu fazlayı eritmek için gastronomi dünyasını popüler hale getiriyor. Sponsor olunan renkli ve cazibeli TV şovları, kitaplar, gıda reklamları ve artması desteklenen kafe-restoran zincirleri sayesinde yeme-içme merakı moda oldu. Kârlı sektörler de her zaman yatırımcı çeker.  Festivaller doyum noktasına ulaşıp kârlılıkları azalınca doğal bir ayıklanma yaşanacaktır. Kapitalist sistemde rasyonalite aranmaz, girişimler sürü psikolojisiyle yapılır. Şu anda da o yaşanıyor…”

Dr. Fatoş Karahasan - Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi/Pazarlama ve Marka Uzmanı

‘İstanbul Lezzet Başkenti’ başlığıyla yapılan yemek buluşmaları, eğer birlikte yemek yemek ve yemekle ilgili sohbet etmek amacı taşıyorsa, ne güzel! Sofralar neşe dolu olsun. Ancak, bu buluşmalar gastronomi festivalleri olarak konumlandırılıyorsa, bu etkinliklerin kısa sürede cazibesini yitireceğini söylemek kehanet olmaz. İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerde kentler, kasabalar, köyler, ünlü oldukları, ayrıştıkları ve değer elde ettikleri ürünleri çerçevesinde kutlamalar yaparlar. Genç, yaşlı herkes festivalin parçası olur. Çoğu zaman sponsorlar da yerli üreticilerdir. İstanbul’daki festivallerde bu ruhu yakalamak doğal olarak zor. Ancak, semtlerin geleneklerine göre küçük etkinlikler düzenlenebilir. Ya da kreatif ‘nişler’ bulunabilir.