Yenemediyse de, yine yenilmedi!..

Mermi gibi bir derbi bekliyorduk ama, doðrusu kurusýký bir baþlangýç oldu... Pas hatalarý, top kayýplarý, dýþarý kaçan toplar yüzünden; eski tabirle hercümerc içinde bir oyun seyretmeye baþladýk. Birinin diðerine tam üstünlüðü olmadan, orta þekerli kývamdaki mücadele; testinin kýrýlmasýndan korkanlarýn çekincesi içinde geçiyordu.

F.Bahçe zaman geçtikçe daha agresif, daha tempolu ve daha pozisyonlu oynamayý hedef seçti. Etkili olduðunu görünce, takýmdaki güven duygusu yerini buldu. Ayew’in þutu ve Hasan Ali’nin üst direkten dönen füzesi, aðýrlýk ibresinin F.Bahçe kefesine doðru dönüþtüðü açýkça görüldü. 

Fakat tuhaf bir þey oldu. Öne geçen taraf, etkili olmaya baþlayan F.Bahçe deðil; Beþiktaþ’tý... Babel, oyunun gidiþatýna itiraz etti ve sert þutla muhalefet þerhini koydu. Maçýn akýþýný, aniden tersine çevirdi.

Oyun, devrenin sonlarýna doðru büyük bir ivme, heyecan, tempo, gerilim kazandý. Yani bir derbide olmasý ne gerekiyorsa; hepsi birden olmaya baþladý. Anlayacaðýnýz, devre arasýna kadarki son 10 dakika, ortalýk þenlenmiþti.

***

Aatýf, sahanýn her yanýný denetleyen ve duruma hakim olmaya çalýþan yaklaþýmý ile; (Kendi kendine) bazen 8 numara, bazen 10 numaralýk futbolcu rolüyle, hiperaktifti... Ama son orta ya da paslarý, genelde yanlýþ adrese gittiðinde; taraftarý mýrýn-kýrýn etmedi deðil.

Siyah-beyazlýlar devreye önde girse de, maçýn içinde o ana kadar hakim/hükümdar/hükümran olamadý. Babel’in klasý ve ustalýðý imdadýna yetiþmiþti.

F.Bahçe; bu sezonun en gayretli, iyi niyetli ve en baskýlý oynadýðý maçta, (En azýndan) sahasýndaki derbilerde yenilmezlik karizmasýný gene çizdirmedi.