Yeni AB stratejisi

Televizyonlarda dönen bir kamu spotu var. Farklý kesimlerden kiþiler, Türkiye’nin yeni AB stratejisini desteklediðini söylüyor. Doðrusu Türkiye’nin bir AB stratejisi olduðunun duyurulmasý çok memnuniyet verici. Ancak bu spotu izleyenlerin yeni olanýn ne olduðu sorusunu akýllarýndan geçirdiklerine de þüphe bulunmuyor. Yani eskisi neydi de yenisi ne oldu diye. 

AB Bakaný Volkan Bozkýr, bizzat kendisi, Türkiye’nin yeni AB stratejisini açýklamaya yönelik bir süreç baþlatmýþ durumda. Bu çabanýn kendisi bile AB’nin yeniden hatýrlanmasýný saðladý.

Birçok farklý kesimle bir araya gelen Volkan Bozkýr, öncelikle AB-Türkiye iliþkilerini hatýrlatýyor, ardýndan týkanýklýk nedenlerini ifade ediyor. Bu noktada en dikkat çekici olan ise, sorumluluðun AB üyelerinde olduðu durumlarda Bakan’ýn kullandýðý dil.

Türkiye’nin üyeliðine karþý çýkan ülkelerin bu eðilime AB meselesinin dýþýndaki saiklerle girdiklerini ima ederken bile, “ötekileþtirici”, olasý AB ortaklarýmýzý kötüleyici, düþmanca bir ifade biçimi kullanýlmýyor, tam tersine Türkiye karþýtlýðýna kýzmak yerine bunun nedenleri üzerinde duruluyor.

Sorunlar

Türkiye’nin AB üyelik amacýndan vazgeçmediði, söz konusu strateji çerçevesinde bir kez daha vurgulanýyor. Ancak bugün müzakere edilebilecek, veto görmemiþ sadece iki baþlýk bulunuyor; bunlar da Türkiye’nin üye olacaðý yönünde bir garantiye muhtaç. Bunun iki nedeni bulunuyor.

Birincisi, müzakere edilebilir baþlýklardan biri olan rekabet politikasýnýn içeriðiyle ilgili. Bir örnek verirsek, bu baþlýk AB üyesi ülkelerin Türkiye’deki kamu ihalelerine girmesinin önünü açarken Türkiye’nin AB ülkelerinde ayný haklardan yararlanmasýna izin vermiyor; bunun için Türkiye’nin üye olmasý lazým. 

Ýkincisi ise sosyal politikalarla ilgili. Bu kapsamda örneðin memurlarýn grev hakký söz konusu. Baþlýða Türk iþ çevrelerinden de sýcak bakýlmadýðý bir gerçek. Ancak esas sorun iþçi ve memurlarýn sosyal haklarýný müktesebata uygun biçimde düzenlemek deðil, bu düzenlemeyi yapabilmek için gerekli yapýyý deðiþtirmek. Oysa bu yapýyý deðiþtirebilecek tarým, ekonomik parasal birlik, adli ve iç iþlerinde ortaklýk gibi baþlýklar kapalý.

Müzakere baþlýklarý, bütünlüðü olan bir sistemin parçalarý. Bazý parçalarý tamamlandýðýnda ortaya yap-bozun bütünü çýkmýyor, elde sadece yamalý bir bohça oluyor.

Yeni adýmlar

Stratejinin yeni olan kýsmýnýn ise iki yönü bulunuyor. Bunlardan birincisi, sanki yarýn tüm müzakere baþlýklarý açýlacakmýþ gibi mevzuat uyumu yapmaya çalýþmak. Gayet tabi bunun sýnýrlarý var özellikle ekonomik-mali alanlarý kapsayan baþlýklarda Türkiye üye olmayacaksa sorunlarla karþýlaþýlmasý olasý. Ayrýca bazý uyum çalýþmalarýnda AB kaynaklarýndan yararlanýlamýyor, o da ayrý bir sorun.

Bununla birlikte amaç, bir gün daha fazla baþlýk açýlýrsa sürecin Türkiye nedeniyle yavaþ gitmesine engel olmak. Zira o gün gelirse, Türkiye’yi kabul etmeye hazýr olan hava uzun sürmeyebilecek; hemen deðerlendirmek gerekecek.

Stratejinin ikinci yönü ise, yeni bir iletiþim stratejinin hayata geçirilmesi. Bu, bir yandan Türkiye’de AB farkýndalýðýný yeniden yaratmayý, sürecin sadece devlet çabalarýyla olmayacaðýnýn, toplumsal katýlým olmadýðý sürece yol alýnamayacaðýnýn hatýrlatýlmasýný amaçlýyor. Kýsacasý sivil topluma sorumluluklarý olduðu ima ediliyor.

Öte yandan, bugüne kadar Türkiye’nin en zayýf halkasý olan, yurt dýþý iletiþimin artýrýlmasý hedefleniyor. Kýsaca AB ülkelerinde Türkiye lehine bir kamuoyu oluþturulmasý, lobi faaliyetleri yapýlmasý, baðlarýn geliþtirilmesi öngörülüyor.

Bu çalýþmalarýn AB’deki havayý döndürmeye ve döndüðünde de Türkiye’ye fazla iþ býrakmamayý amaçladýðý belirtilmeli.