Yeni Amerika, yeni dünya

Bugünlerde ABD’de hangi kitapçıya baksanız Amerika’nın duraklaması, hatta çöküşü üzerine bolca yayın olduğunu görürsünüz. Bu kitaplar kadar çokça işlenen bir diğer konu ise Çin’in yükselişi ve ABD’nin yerini alma ihtimalidir.

ABD Başkanı Barack Obama’nın önceki gün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapmış olduğu konuşma da duraklayan ve gerileyen ABD gerçeğinin itirafından başka bir şey değildi. Obama, BM konuşmasında “hâlâ güçlüyüz, hâlâ bize ihtiyacınız var, ama sandığınız kadar da güçlü değiliz” demek istiyordu.

ABD gücünün limitleri

Obama, ABD’nin Ortadoğu’da sorunları çözmek için ortaklarıyla birlikte askeri güç de dâhil olmak üzere her türlü aracı kullanmaya hazır olduğunu söyledi, ancak bunun sınırlarını da iyi çizdi. Eğer bölgeden ABD’ye terörist bir saldırı olursa ABD anında müdahale edecek ve terörist tehdidi yok edecek. Nitekim Obama dönemi insansız hava silahlarını (drones) kullanılarak en çok insan öldürülen dönem oldu.

Obama’ya göre ABD’nin tahammül edemeyeceği bir diğer kırmızı-çizgi ise kitle imha silahlarının kullanılma ihtimali.

Diğer taraftan Obama, Suriye’deki kanlı iç savaş gibi bir durum olduğunda ABD’nin doğrudan müdahaleyi değil, önce diplomatik yöntemleri ve uluslararası toplum ile işbirliği içinde hareket etmeyi tercih edeceğini söyledi.

Başka bir deyişle Obama diyor ki “bizim gücümüz ancak kendimizi korumaya yeter. Dünyanın jandarmalığını yaptığımız günler artık geride kaldı. Herkes başının çaresine baksın”.

Bunları söylerken Obama dünyanın ABD’nin liderliğine saygı göstermesi gerektiğini, çünkü hâlâ onun yerini dolduracak bir gücün ortaya çıkmadığını da ima ediyordu. Yani eski gücünde olmasa da, ABD’den daha güçlü ve liderlik koltuğunu doldurabilecek başka bir güç ortaya çıkabilmiş değil.

Obama, ABD’nin bundan sonra da dış dünyada aktif bir aktör olacağını iddia ediyor, ancak bu konuşma bir anlamıyla Amerika’nın bunu yapabilecek gücünün olmadığını gösteriyor. ABD bundan sonra geçmiş dönemin mirasını yiyecektir ve diğerlerinin yeterince güçlenmemesinden yararlanarak liderliğini sürdürebilecektir.

Liderliğin arkasında güç olmadığı zaman ise hem kendisi zikzaklar yapacaktır, hem de rakipleri sık sık ABD’nin gücünü sınayacak girişimlerde bulunacaklardır. Bunun açık örneklerini Suriye’de defalarca yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz.

Yeni Dünya

Tek bir süpergücün hâkim olmadığı, gücü birbirine yaklaşan, en azından birbiri üzerinde tekel kuramayan büyük güçlerin hâkim olduğu dünya düzenine Ian Bremmer ‘G-Sıfır dünya’ (G-Zero World) diyor. Bremmer’e göre böyle bir dünyada her millet kendi başının çaresine bakar, süper bir düzenleyici yoktur.

Dünya tam da böyle bir sürece girdi. Artık karşımızda içine çekilen bir ABD ile onun yerini alabilir miyim ümidini taşıyan Rusya, Brezilya ve Çin gibi çok sayıda aktör var. Türkiye de böyle bir dünyaya hazır olmak zorunda. Yani retorikte ne söylerseniz söyleyin, eylem olarak ABD’den geçmiş politikaları takip etmesini bekleyemezsiniz.

ABD’nin gerilemesi pek çok kişinin hayaliydi belki, ancak onun gerilediği alanları meleklerin dolduracağını da sanmamak gerek. Suriye’de bunu net bir şekilde gördük. Rusya, Almanya, İran, Suudi Arabistan, Çin ve diğer birçok aktör belki de bölgemizde gidene rahmet okutturacak bir rekabete girecekler.

Kitap Tavsiyesi: Ian Bremmer, Every Nation for Itself, (New York: Penguin, 2012); Richard N. Haass, Foreign Policy Begins at Home, (New York: Basic Books, 2013).