1921 Anayasasý hariç, üç yýl sonra yürürlüðe giren 1924 Anayasasý ve 1961 ve 12 Eylül anayasalarýnýn her biri birer statü anayasasýydýlar ve statü, Cumhuriyetin ‘makbul vatandaþ’ yaratma projesinin temelini oluþturuyordu.
Yeni anayasa bugün, ne bir statü anayasasý ne de bu statünün garantiye aldýðý ‘makbul vatandaþlýk’ üstüne inþa edilebilir.
Türküyle, Kürdüyle, Alevisi, Sünnisiyle, azýnlýk halklardan vatandaþýyla, kimse, bir statü anayasasý istemiyor.
Er veya geç, Türkiye cumhuriyet döneminin birbirini tekrarlayan metinlerden ibaret ‘statü anayasalarýný’ geride býrakacak.
***
Tam da bu noktada, HDP/PKK’yle alakalý siyasetin nasýl bir anayasa istediðini anlamak gerçekten de giderek zorlaþýyor.
HDP ve PKK arasýndaki siyasi tutum ve bu tutuma iliþkin farklar bakýmýndan hemen hiçbir mesafenin ve aþýlmayan duvarýn kalmadýðýna tanýk olmaktayýz ve bu durum, en baþta HDP’ye büyük zarar vermektedir.
DTP’nin, 2007 yýlýnda parlamentoya baðýmsýz adaylarla girmeyi baþararak, grup kurmasýndan sonra anayasa konusunda ileri sürülen görüþler, bir statü talebine iþaret etmiyor ve genellikle AYYÖÞ’te (Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Þartýna) ifade edilen düþünceler örnek alýnýyordu.
Sonra KCK ‘anayasasý’ duyulmaya baþlandý.
KCK ‘anayasasý’ teritoryal bir alanda, özel bir statü ve bu statüyü koruyacak olan silahlý birimleriyle, fiili olarak hayata geçirilmeye çalýþýldý. Ýþadamlarýndan vergi toplandý, mahkemeler kuruldu, çeþitli sorunlar ve davalar bu mahkemede kararlara baðlandý. KCK eliyle fiili bir ‘düzen’, bir iþleyiþ bugüne kadar sürüyor.
Bu iþleyiþin sonucu olarak, HDP’li belediyelerin hem devletle hem de özyönetim adý altýnda yönetmek istedikleri halkla baþý belada.
Çözüm süreci bu iþleyiþi ve kurulan düzeni durdurmadý ve zayýflatmadý, tersine daha da güçlendirdi.
Derken hendek siyaseti veya hendek savaþlarý..
Baþarýsýzlýða mahkum bir son hamle belki..
Kuþkusuzu can yakmaya, acý vermeye devam edecek bir hamle..
***
HDP bugün kendi siyasi programýný deðil, KCK yönetiminin hendekler üzerinden hayata geçirmeye çalýþtýðý, dört baþý mamur ve sonuçlarý, etkileri iyi düþünülmüþ bir siyasi/silahlý programý savunuyor.
HDP sivil bir siyaseti temsil ediyor ya da olmasý gereken bu diyelim. Ama HDP, hendek siyasetini o kadar hararetli savunuyor ki, kendi eliyle kendi sivil siyasetinin ve misyonunun son baharýný hazýrlýyor gibi bir durumla karþý karþýyayýz.
Yanlýþ anlaþýlmasýn, HDP’nin kapatýlmasý anlamýnda bir þey deðil söylediðim. HDP’nin bu yanlýþ siyaseti nedeniyle ödeyeceði siyasi bedeli-ki bu bedeli bir siyasi partiye ancak halkýn kendisi ödetebilir-kastediyorum.
Türkiye yeni anayasasýný yapma sürecini yaþýyorken, Kürt nüfusun bir kýsmýnýn siyasi desteðini alabilen bir partinin, öz savunma adý altýnda, silahlý güçler tarafýndan korunacak, belli bir teritoryal alaný akla getiren bir ‘statü’ anayasasý peþinde koþmasý ve bu talebinin hendeklerin etrafýnda yaþanan þiddet ve terörle mümkün olabileceðine inanmasý vahim bir durum, bir çýkmaz sokak..
Oysa HDP’nin yeni anayasa sürecine sunabileceði katkýlar, bu inþa sürecinin güçlü bir öznesi olma þansý hala var.. Ama bu þansýný kullanabilmesi, hendek siyasetine karþý çýkmasýndan geçiyor.
HDP’nin meclis baþkanýnýn çaðrýsýyla toplanacak olan eþit üyeli komisyona üye vereceðini açýklamasý inþallah, iyi bir baþlangýca yol açar ve HDP hendekleri savunmayý býrakýp, asli misyonuna geri döner.
Türkiye’nin yeni anayasasý bir ‘statü’ ve ‘makbul vatandaþ’ anayasasý olamaz.
Halbuki, KCK/PKK’nýn Türkiye’nin bir bölgesinde hendek kazarak hayata geçirmek istediði ‘anayasa’ tam da böyle bir anayasadýr.
Hendekler üzerinden inþa edilecek ve silahýn gücünün belirleyeceði bir ‘makbul Kürt’ anayasasýný belki bir elit kesim ister ama Kürt halkýnýn çoðunluðu hiç istemez.
Bu gerçeði en baþta HDP’nin fark etmesinde büyük yarar var..