Yeni anayasa mı, çok maddede değişiklik mi?

Sayın Gül yeni bir anayasa yapma sürecinin çıkmaza girdiğini çok net bir biçimde ifade etti, Sayın Çiçek’in de benzer açıklamaları mevcut; devletin en tepesindeki iki ismin bu açıklamaları büyük ölçüde çok sevimsiz gerçeği yansıtıyorlar.

 

Zaten, bendeniz, bu sütunda, uzlaşma temelli bir anayasa yapmanın hem çok zor, hem de, daha önemli olmak üzere, istenmeyebilecek bir durum olduğunu yazmış idim zira anayasada uzlaşma, mesela MHP ile, CHP ile, yurttaş-devlet ilişkilerinde uzlaşma düşük bir standarda tekabül edecektir.

TBMM kompozisyonu da AK Parti’nin tek başına, küçük bir farkla, madde değişikliklerini referanduma götürmesine engel; ilk bakışta şanssızlık gibi duran bu durum belki anayasa yapma sürecinde bir avantajdır zira böylece AK Parti kendi metnini tek başına getiremeyecek, desteğe ihtiyacı var, bu destek için de muhtemelen madde değişiklikleri muhalefet partilerinin kolay kolay hayır diyemeyeceği evrensel bir demokrasi-hukuk devleti düzeyine tekabül edecekler, bu da çok iyi bir şey.

Bu aşamada unutulmaması gereken konu bazı maddelerde, mesela 66. Maddede (Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür) AK Parti’nin fire verme ihtimali; son anayasa değişikliğinde parti kapatma ile ilgili maddede yaşananlar unutulmamalı.

AK Parti yönetimi bu fire ihtimaline karşı iki tedbir geliştirmek zorunda.

Birincisi şu: Değişikliklerin içeriği, kapsama alanı evrensel demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile bire bir uyumlu olmalı ve muhalefet parti yönetimlerinin “hayır” demesini güçleştirmeli.

İkinci konu da şu: Bir erken anayasa değişikliği ile oylamanın açık yapılması sağlanabilir, böylece de hem AK Parti içinden, hem de muhalefet partileri düzeyinden evrensel demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri ile uyumlu madde değişikliklerinin reddi, hayır oyu kullanımı zorlaşsın.

Daha önce defalarca yazdım ama bu süreçte bir kez daha yazmakta sakınca görmüyorum, değişecek anayasa maddeleri ile mutlaka ve mutlaka aşağıdaki konular düzenlenmelidir:

1- Anayasadan resmi bir ideoloji dayatması çıkarılmalı, dibacede karşımıza çıkan Atatürk ilke ve inkılapları, Atatürk milliyetçiliği gibi, tersi de ya da yokluğu da evrensel hukuk devleti ilkeleri ile çelişmeyen ifadeler yeni metinde yer almamalıdır.

2- Anayasada “anayasal vatandaşlık” kavramına geçiş kesin olmalı, her türlü etnik referans anayasadan çıkarılmalı, 66. Madde mutlaka metinden tümüyle çıkarılmalı, kapsadığı konular yasayla düzenlenmeli; bu dönüşüm gerçekleşir iken “Türk” kelimesinin etno-kültürel bir anlama sahip olduğu iyi bilinmelidir.

Aksi takdirde, aksini düşünüyorsanız, Türk kelimesinin hukuki bir anlamı olduğunu iddia ediyorsanız, Bulgaristan Türkü, Kıbrıs Türkü, iki bin senelik şanlı Türk ordusu, Türk tarihi ve kültürü gibi kullanımlar komik hale gelebilirler, benden uyarması.

3- Sivil asker ilişkileri mutlaka çağdaş bir norma kavuşturulmalı, Genelkurmay Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı (M.117), Milli Güvenlik Kurulu (M. 118)  anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı, sadece gerektiği zaman Başbakan tarafından toplantıya çağırılan bir danışma organı olmalı, Askeri Yargıtay, Askeri Danıştay (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi) kaldırılmalı, TSK DDK (Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu) kapsamına alınmalı, vs.

4- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir genel idare kurumu olması yani vergilerle finansmanı anayasal bir mecburiyet olmaktan çıkarılmalı.

5- Anayasanın mali ve ekonomik hükümler bölümüne bütçe açıklarının milli gelire oranı konusunda anayasal bir tavan konulmalı.

Bu listeyi uzatmak mümkün ama yukarıda ifade ettiğim konular MUTLAKA yeni süreçte anayasada ele alınmalıdır kanısındayım, başka türlü evrensel bir hukuk devletinden bahsetmek kolay olmayacaktır.