Türkiye’nin etrafýnda olup bitenin sadece bizi ilgilendirdiðini, eninde sonunda tüm bunlarýn kendisine dokunmayacaðýný zannedenler, pek yakýnda nasýl yanýldýklarýný anlayacaklar.
Irak ve Þam Ýslam Devleti ya da kýsa adýyla IÞÝD konusundaki yaklaþým da bundan farklý deðil. Günlerdir örgütün çok kritik bazý kentleri ele geçirmesinden tutun da, Yezidiler’in de aralarýnda bulunduðu binlerce insanýn kaçmaya çalýþmasý, sanki sadece Türkiye’nin sorunuymuþ da baþka kimseyi ilgilendirmiyormuþ gibi bir yaklaþým sergileniyor.
IÞÝD tartýþmalarý baþladýðý andan itibaren buradaki gerçeðin basit bir örgüt yapýlanmasý olmadýðýný; aksine bir büyük öfke selinin akýp gittiðini, bu selin ardýnda Irak’ta ve dünyanýn pek çok bölgesinde dýþlanmýþlýk ve benzeri etkenlerle kendisine aidiyet arayan bir dinamizm olduðunu anlatmaya çalýþtým.
Nafile. Elinizde bir þema var. Bu þemayý ya da þablonu size uluslararasý sistemin aktörleri veriyor. Medya eliyle yayýlýyor. Ardýndan da kimseye bir þey anlatmanýz mümkün olmuyor. Herkes elindeki bu þablon üzerinden olaylarý aktarmaya çalýþýyor.
Neyi anlamak istediðimize karar verelim. Eðer sabah akþam örgütün katliamlarýný, insanlýk dýþý tutumlarýný konuþacaksak ve bunlar bizim olup biteni anlamamýza yardýmcý oluyorsa o zaman tamam. Herkes bunu konuþsun, ama diðer yandan da IÞÝD’in ardýna yýðýlmýþ öfke mevzi kazanmaya devam etsin!
Bir ülkenin karar vericileri, sorunlarý anlamaya gayret ederken duygusal tavýrlar ya da tepkiler içine giremez. Türkiye’nin IÞÝD karþýsýndaki tutumunu, sanki bu yapýya destek verip gizlice örgütlüyormuþ gibi yansýtanlarýn anlamadýðý nokta burasý. Ankara þimdiki durumu deðil, aksine iþlerin bu noktaya geleceðini herkesten önce öngörmüþ, özellikle Irak içinde Sünni Araplarýn siyasi sisteme dahil olmasýnýn önemini bölgeye ve dünyaya anlatmaya çalýþmýþtý.
Sonuç: Kaybedeceði hiçbir þeyi olmayan, geçmiþte yönettiði ülkede þimdi üçüncü sýnýf vatandaþ durumuna düþen, bölgesel ve uluslararasý dengelerde hesaba katýlmayan devasa bir kitle, giderek büyüyen bir dalga halinde kendisini hatýrlatýyor.
Baþbakan Tayyip Erdoðan ve Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu’nu IÞÝD’e destek vermekle suçlamak ucuz bir kurnazlýktan öte anlam taþýmýyor. Neden bir tek kiþi çýkýp adý üstünde sadece bir örgüt, nasýl kocaman ordulara ve güçlere raðmen ilerlemeye devam ediyor sorusunu sormuyor? Neden burada ortaya çýkanýn ciddi bir Sünni Arap dalgasý olduðunu, bir yanda Þiilere, diðer yandan Kürtlere duyulan öfkenin patlamasý olduðunu görmüyor?
Bunlarýn hiçbirisi sözkonusu yapýnýn katliamlarýný, hele din adýna yaptýklarýný asla ve asla meþru kýlmaz. Ancak dinamiklerini anlamadýðýmýz bir sorunu çözme þansýmýzýn olmayacaðý da çok açýk.
Türkiye uzun ama gerçekten uzunca bir süre Irak’ta çok geniþ, üstelik diðer kesimlere göre hayli okur yazar bir nüfusa sahip olan Sünni Araplarýn siyasi sisteme katýlýmý için çaba gösterdi. Ýsteyen inanýr, isteyen inanmaz. Bugüne kadar sorunun büyümesini engelleyen ve özellikle de bir Kürt-Arap çatýþmasýný öteleyen gayret Türkiye’ye aitti.
Þimdi bölge izliyor. Dünya eli kolu baðlý izliyor. Göç hareketliliði yine bize yöneliyor ve tuhaftýr, ayný koro elbirliði halinde Türkiye’yi suçluyor.
Bu utanmazlýk ve piþkinliktir. Arap Baharý bir an önce kýþa dönsün diye çýrpýnanlar sadece zalim Arap rejimleri deðildi. Onlarla ayný zihin dünyasýný paylaþan ve konforlarý bozulacak diye ödü kopanlar da ayný gayretin içinde oldular.
Bunca zulmün, bunca katliamýn ve yanlýþýn ortasýnda yeniden ama yeniden bahar için umudumuz var mý?
Var elbette. Kýsmette önümüzdeki pazar günü bunun için önemli bir adým atacaðýz. Görün bakýn Türkiye, kendi nefesi yettiðince bölgesine ve dünyaya yeniden baharýn umudunu taþýyacak.