Ýstanbul’da yapýlan Dünya Ekonomik Forumu’nun temasý ‘Bölgesel Kalkýnma için Kaynaklarýn Ortaya Çýkarýlmasý’ idi. Eðer bu temayý seçenler bizimle dalga geçmiyorlarsa gerçekten bu arkadaþlarýn ironi ustasý olduðunu söyleyebiliriz.
Türkiye, çok uzun zamandýr; tam da bölgesel kalkýnma için kaynaklarýn ortaya çýkarýlmasý politikasýný hem bir dýþ politika yolu olarak yürütüyor hem de bunu yeni bir ekonomi-politikasýnýn temel çýkýþý olarak savunuyor ve gereðini yapýyor. Özellikle son üç yýldýr, iki temel bölgede, çok somut adýmlar atýldý. Birinci bölge Hazar ve Kafkasya coðrafyasýdýr. Hazar kaynaklarýnýn Türkiye üzerinden, TANAP gibi projelerle Avrupa’ya taþýnmasý Azerbaycan ve Türkiye’nin tarihsel, siyasi iradesiydi.
Ama buna önce ABD ve AB kayýtsýz kaldý. Hatta Almanya, Rusya’nýn arkasýna takýlarak, bu projeleri önlemeye çalýþtý. TANAP’ý tamamlayan TAP projesinin kabul edilmesi son anda -ekonomik ve siyasi avantajýna raðmen- kýl payý gerçekleþti. ABD ve AB, bu projelere, ancak Rusya’nýn Kýrým’ý ilhakinden sonra ‘olabilir’ bakýþý ile yaklaþmaya baþladý.
Ýkinci önemli bölge olan Irak coðrafyasýnda da Türkiye, Irak Kürt Yönetimi ile çok önemli anlaþmalar yaptý ve bu uzun vadeli petrol-doðalgaz anlaþmalarý, dünyanýn enerji dengesini dolayýsýyla ekonomik ve siyasi çizgilerini yeniden belirleyecek süreçlere kapý açtý. Ancak bu kaynaklarýn dünyalaþmasýna da, ayný güçler bu sefer, Türkiye içindeki sermaye çevrelerini ve ‘muhalefeti’ de yanlarýna alarak karþý çýktýlar ve hükümete yoðun baský yapmaya baþladýlar. Mesela Mustafa Koç, 3 Temmuz 2014’te yani IÞÝD’ýn K.Irak’ta Türkiye-Irak Kürt Yönetimi anlaþmasýna konu olan rafinerilere saldýrýya baþladýðý tarihlerde, ‘Türkiye, Kürt petrolü konusunda maceraya girmemeli, merkezi yönetimle anlaþmalý’ diye ‘uyarýda’ bulunuyordu. (Bkz:www.anahaberler.com.tr/ekonomi/koctan-kurt-petrolu-uyarisi-h26058.html;eriþim tarihi: 30/9/2014)
Davutoðlu’nun cevabý...
Ancak bütün bu çeliþkiye (belki de tarihsel ironi demek daha doðru olur) Baþbakan Ahmet Davutoðlu, Dünya Ekonomik Forumu’nun kapanýþ konuþmasýnda çok esaslý bir cevap verdi. Davutoðlu’nun yaptýðý konuþma, 20. yüzyýlýn baþýndan bugünlere kadar Batý’nýn, insaný dýþlayan ‘reel politiðine’ kapsamlý bir cevaptý ve çok önemli derslerle doluydu.
Sonuçta, Dünya Ekonomik Forumu Ýstanbul oturumlarýndan þu çýktý: Türkiye’nin, hem dünya kapsamýnda hem de bölgede yürüttüðü politik hattýn doðruluðu, yine bölgedeki geliþmelerle ispatlanmýþtýr ve burada aklý baþýnda hiçkimsenin söyleyeceði söz kalmamýþtýr.
Nitekim, Avrupa Komisyonu Baþkaný Jose Manuel Barroso, Forum’da yaptýðý konuþmada, mülteci sorunundan Türkiye’nin AB Gümrük Birliði maðduriyetine kadar olan bütün sorunlarýnýn farkýnda olduklarýný ima etti ve üyelik sürecinin hýzlandýrýlmasý konusunda AB’nin daha fazla çaba sarfetmesi gerektiðine iþaret etti. Ama zaten baþka çareleri de yok.
Türkiye olmazsa bittiler...
Avrupa’yý, ECB Baþkaný Draghi’nin yeni parasal geniþleme planlarýna raðmen, resesyon tehlikesi her geçen gün daha fazla sarýyor. Almanya’da eylül ayý iþsizlik rakamlarý, AB’nin hem ekonomik olarak hem de siyasi olarak bittiðini bize gösteriyor. Ama yalnýz AB tarafý mý biten... ABD’de ne yaptýðýný bilmiyor inanýn... ABD’de neocon tarafý erken faiz artýrýmý için bastýrýyor. ABD’de erken bir faiz artýrýmý, Ortadoðu’daki sýcak çatýþmalara baðlý olarak deðeri artan dolarý daha da hýzlý yukarý çekerek, ABD’nin dýþ ticaret açýðýný geometrik olarak büyütecek ve bu durum, ABD’yi, doksanlý yýllardaki kýsýr döngüye sokacak. Yani yüksek dolar, yüksek faiz ve yüksek askeri harcamalar ve finansallaþma...
ABD’nin, Ortadoðu’ya müdahalesi ile birlikte dolarýn alýp baþýný gitmesi bana 1995 yýlýnda girilen kýsýr döngüyü hatýrlattý.
Bu kýsýr döngü, hiç þüpheniz olmasýn ki, hem ABD’yi hem de dünya ekonomisini 2008’den çok daha derin bir krizin içine sokacaktýr.
Hatýrlarsýnýz, ABD 1985’te, Plaza Anlaþmasý ile dolarý, yen ve marka göre aþaðýda tutarak ABD sanayiinin verimliðini ortaya çýkardý ve ihracatýný artýrdý ama Japonya’yý ve Almanya’yý bitirdi. Almanya ancak 1990’da Doðu Almanya’yý içine alarak durumu idare etmeye baþladý. Plaza anlaþmasý ile ABD’de kârlar yukarý çýkarken, hammadde, enerji fiyatlarý kârlardan hýzlý artmaya ve finansallaþmanýn da etkisiyle faizler düþmeye baþladý. 1995’e kadar Clinton bu balonun üstünde oturdu. Finansallaþma ve kaydî paranýn hýzlý artýþý ABD, Avrupa ve Japonya dýþýnda mini krizlere neden oldu. Meksika, G.Kore, Rusya ve Türkiye krizleri bize bugünkü krizi anlatan öncü krizlerdi aslýnda.
1995... Herþeyin baþladýðý yýl
Clinton, 1995’teki Ters Plaza anlaþmasý dahil, attýðý her adýmda, Bush iktidarýný hazýrladý. 1995’te Fed, Ters Plaza anlaþmasýyla dolarý deðerlendirirken ABD’nin açýk vermesine izin veriyordu ama bunun karþýlýðýnda Japonya’yý ve Almanya’yý kurtarýyordu. Ýþte bugünkü Nazi özentisi Almanya’yý ortaya çýkaran Fed’in 1995’teki tarihi yanlýþýdýr. Ama bu yanlýþ Bush’u da iktidara taþýdý.
Ancak ABD, güçlü dolar ve yüksek faize güvenerek açýklarýný kapatmayý düþünürken dolar arzýný denetleyemeyeceðini ve bu arzýn 2008’de ilk önce mortgage þirketlerinin aktiflerindeki zehirli varlýklar olarak patlayacaðýný pek hesap etmemiþti. Aslýnda Greenspan bunu biliyordu. Alan Greenspan’ýn son yýllardaki sýkýntýsý tam da buydu. ‘Bu iþ çökecek ve hepimiz altýnda kalacaðýz’ türünden cümleler çok sýk aðzýndan çýkmaya baþlamýþtý. Nitekim öyle oldu, bu bir kýsýr döngü idi ve Greenspan’ýn dediði gibi herkes altýnda kaldý.
Þimdi Clinton ve Greenspan’ýn 1995’te yaptýðý hatayý Obama ve Yellen yapýyor mu diye soralým.
Yeni bir kriz mi?
Ama deðerli dolar ve yüksek faize doðru hýzla yol alan Fed’i þu an ABD’nin Ortadoðu’daki savaþ uçaklarý destekliyor. Bu, hiç þüphesiz ABD için yeni bir cumhuriyetçi iktidar demektir ama bundan daha da öte bu, kýsýr döngü bir savaþ döngüsü ve çok derin bir krizdir de çok yakýn gelecekte... 1995’te dolarýn artýþý Almanya’yý kurtarmýþtý ama bu sefer AB’yi -bile- kurtaramaz. Çünkü bu sefer parçalanacak bir Balkan coðrafyasý yok. Bu yol yeni bir kriz yoludur ama inanýn Türkiye bu yolda ezilmeyecek, tam aksine bu örtülü savaþýn galibi olacak.
Bir müddet dolar artýþýna baðlý olarak sýkýntý çekebiliriz. Ama yeni bir ekonomik program bunun panzehiridir. Bu da bir sonraki yazýda...