Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn –yakýn coðrafyamýzdaki geliþmelerden ve Ýsrail yayýlmacýlýðýnýn yarattýðý risklerden hareketle- epeyce bir zamandýr dile getirdiði "iç cepheyi güçlü tutalým" çaðrýsý –bilindiði üzere- Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim'de DEM Partililere uzattýðý elle ete kemiðe bürünmüþ oldu.
Ancak meseleyi kendi rasyonalitesi içinde deðerlendirmek yerine genel olarak "konuyu yanlýþ anlamayý" ve "kendi ajandasýný dayatmayý" tercih ediyor partiler.
DEM'den gelen Öcalan'a özgürlük naralarý da, ihanet yaygaralarý da bilinçli yanýlsamalar. Beyhude tartýþmalar yani. O açýdan iç cephe çaðrýsý ve uzatýlan el mevzuu da, yeni anayasa yapým süreci de bu minvalde ilerliyor.
Ýkisini birlikte deðerlendiren ve "yeni bir çözüm süreci için zemin aranýyor" diyenler de az deðil.
**
Peki, bu böyle mi gerçekten? Yeni bir çözüm süreci mümkün mü?
Kesinlikle hayýr.
Ne devlet kurumlarýnda ne hükümeti oluþturan siyasi çevrelerde böyle bir gündem var çünkü.
PKK terör örgütünün ülke sýnýrlarý içinde bitirildiði, býrakýn eylem yapmayý, kalanlarýn kafalarýný maðaralardan, dehlizlerden bile çýkaramadýðý bir vasattayýz.
Ayrýca DEM baþta olmak üzere PKK'nýn siyasi uzantýsý konumundaki partilerin -HDP, DBP- halka yönelik hiçbir çaðrýsý karþýlýk bulmuyor. "Öcalan'a özgürlük" mitinglerine bile en fazla üç yüz, beþ yüz kiþi toplayabiliyorlar. Onlarýn da parti teþkilat mensuplarýyla baþlarýna PKK tarafýndan atanmýþ kayyumlar olduðunu herkes biliyor.
Hal böyleyken "devlet" neden "silah býrak" deme ihtiyacý duysun PKK'ya?
Bu noktada cevaplanmasý gereken iki yeni "durum" var.
Ýlki, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan'a atýfla "Türkiye'ye getirilirken 'her türlü hizmete hazýrým' diyen terörist baþý çýksýn, terörün bittiðini, örgütün tasfiye edileceðini tek taraflý olarak ilan etsin" sözleri.
Diðeri ise bir iddia. Ýddianýn sahibi DEM Parti vekili Cengiz Çandar'ýn ifadesiyle "eþi ABD istihbaratýna vakýf gazeteci haným" Amberin Zaman'ýn 10 Ekim'de Al-Monitör'de yayýnlanan yazýsýnda ortaya atýldý. Zaman'a göre güya "Devlet Öcalan ile Ýmralý'da görüþüyormuþ ve Kandildekilerle de iletiþimini saðlýyormuþ".
Bu iddiayý Ankara'da kimse doðrulamýyor. Hatta o kadar yersiz bulunuyor ki üzerine fazlaca konuþma gereði bile duyulmuyor.
Lakin "oltaya takýlanlar" olduðu da ortada. Bunlar arasýnda "hemen þimdi" diyen de var, "bir daha asla" diyen de. Baðýrýp çaðýran da var, bu vesileyle "belki bize de bir vazife düþer" havasýnda olanlar da.
Devlet Bahçeli'nin yaptýðý tasfiye çaðrýsýna ve partilerin aldýðý tutumlara siyasi yetkinliklerini okumak bakýmýndan ayrýca bakmak gerekir ama.
**
Benim gözlem ve deðerlendirmelerime göre Cumhurbaþkaný Erdoðan da, Devlet Bahçeli de yaptýklarý çaðrýyla ne terör örgütüne ne Meclis'teki temsilcilerine sesleniyor aslýnda.
DEM Parti'ye oy veren toplum kesimlerince devletin ve devleti yöneten siyasi iradenin vatandaþlar arasýnda ayrým yapmadýðý, sorun çözme ve ülkenin güvenliðini saðlama amacýyla hareket ettiði hatýrlansýn isteniyor.
"Öncelikle ve özellikle çocuklarýný terör örgütüne kaptýrmýþ olanlar görmeli ki, devletin tüm çabasýna raðmen PKK terörden ve bölücülükten yana pozisyonunu deðiþmiyor. ABD-Ýsrail yayýlmacýlýðý coðrafyamýzý ateþe vermiþken, ateþ adým adým sýnýrlarýmýza yaklaþýrken sizin çocuklarýnýzý emperyalistlerin Siyonistlerin uþaðý, "mayýn eþeði" haline getirdiler" deniyor.
DEM Parti'ye de bir imkan sunuluyor: "Terör örgütü burada bitti. Sýnýr ötesinde ise hamle ettiði anda -arkasýnda kim olduðuna bakmadan- ezeriz. Kararýnýzý verin. Türkiye partisi iseniz Türkiye'nin gerçekliðine dönün" deniyor.
**
"Türkiye gerçekliði" bu aralar PKK çevrelerinde coþkuyla tartýþýlan konu açýsýndan önemli. "Yüzyýldýr beklediðimiz fýrsat nihayet ayaðýmýza geldi, ABD-Ýsrail kim olduðu fark etmez, baðýmsýz Kürdistan'ý kim verirse onlarla iþ tutarýz" havasý hakim terör örgütü habitatýnda. Haliyle bunun önündeki tek engel de çelik çekirdek Türkiye.
Bu "yüzyýllýk fýrsat" hikayesi on yýl önce de çok popülerdi PKK çevrelerinde.
Hatýrlayýn, Arap Baharý sonrasýnda patlak veren Suriye iç savaþý esnasýnda PKK -ABD ve DAEÞ yardýmýyla- Suriye'de alan tutarken, koloniler ilan edip "güney Kürdistan hazýr, sýra kuzey Kürdistan'da" diyerek Türkiye'yi ateþlemeye çalýþýrken de "bu tarihi bir fýrsat" diyorlardý. Kobani kalkýþmasý, çukur terörü, özerklik ilanlarý peþi sýra geldi.
Ama bunlardan önce "devlet aklý" doðru bir zamanlamayla devreye soktu "çözüm sürecini". PKK muhatap gibi görünse de asýl muhatap halktý. O yüzden Akil Ýnsanlar heyetleri bölge bölge, þehir þehir dolaþarak halkla konuþtu, halký dinledi, raporlar hazýrladý.
Devlet Erdoðan'ýn liderliðinde, onun siyasi iradesinin ve ikna kabiliyetinin gücüyle vatandaþýna "Çözüm Suriye'de deðil Türkiye'de, siz buraya aitsiniz, burasý sizin vatanýnýz, devlet sizin devletiniz, siz bu milletin parçasýsýnýz, sorun her ne ise konuþur çözeriz" mesajýný verdi. "Oraya deðil buraya bakýn" dedi.
Evet, süreç akamete uðradý. PKK'nýn Öcalan'ý Ýmralý'ya gömerek ve bir dolara ABD'ye asker yazýlmasýyla bitti. Ama zaten aksi de beklenmiyordu!
HDP'nin Osman Kavala talimatlý yanlýþ tercihleri, okyanus ötesinden yönetilen Gezi kalkýþmasý, 17-25 Aralýk, Kobani bahaneli özerklik ilanlarý vesaireyle aðýr çekim bir darbe sürecini yaþadýk.
Zehri zerk ettiler evet ama panzehir milletin asil kanýnda vardý. Erdoðan da tarihte eþine az rastlanýr bir yönetim becerisiyle Türkiye'yi daha da güçlendirerek çýkardý bu zorlu süreçten.
Þimdi yine "bu bir fýrsat" diyor PKK çevreleri. "Ýsrail-ABD yayýlýrken biz de payýmýza düþeni alalým".
Devletin DEM'e uzattýðý eli baþka yerlerden deðil bu noktadan okumak gerekir bana kalýrsa.
Yoksa DEM'in ya da diðer partilerin bu çaðrýya verdiði tepki coðrafya ve Türkiye gerçeðini ne kadar gördükleriyle sýnýrlý zannýmca.