Birçok üniversitenin katýlýmýyla gerçekleþtirilen geniþ bir çalýþma sonucunda LATE adlý yeni bir demans türü tanýmlandý. 80 yaþ ve üzeri bireylerin yüzde 20-25 düzeyinde LATE hastalýðýna yakalandýðý ön görülüyor. Alzheimer hastalýðý ile kýyaslandýðýnda LATE’deki hafýza problemleri çok daha yavaþ ilerliyor.
Çalýþma alaný Demans olan bir nöroloji hekimi olarak bu haber beni çok heyecanlandýrdý. Yýllardýr sadece Demans hastasý deðerlendirdiðimden, bu alanda tanýmlanamayan birçok tür olduðunu pratikte de görebilme imkanýna sahibim. Kitabi tanýmlara uymayan, bizleri þaþýrtan hastalarýn sayýsý hiç de az deðil. Henüz nedeni net olarak bilinmeyen Demans’ýn alt tipleri daha fazla tanýndýkça, sebebi öðrenmeye o kadar yaklaþmýþ olacaðýz. Önce kýsaca Demans’ýn tanýmýný tekrar yapmamýz gerekirse; Latince’den türeyen bir kelime olan Demans, orijinal haliyle “Demens (De-mens)” kelime anlamýyla mantýk ve akýldan (mens) uzak (de) demektir. Týbbi anlamýyla Demans ise, zihinsel yetilerimizin günlük yaþantýmýzý etkileyecek düzeyde bozulmasýna sebep olan bir sendromdur. Yani bir bulgular bütünüdür. Birçok alt türü vardýr. En sýk görülen alt türü ise Alzheimer hastalýðýdýr. Alzheimer hastalýðýnda tutulum ilk önce bellek alanlarýndan baþlayýp daha sonra zamanla diðer zihinsel alanlara yayýlmaktadýr. Birçok üniversitenin katýlýmýyla gerçekleþtirilen geniþ bir çalýþma sonucunda yeni bir demans türü olarak tanýmlanan LATE’in detaylarý geçtiðimiz ay Brain dergisinde yayýmlandý. LATE aslýnda “limbik-predominant age-related TDP-43 encephalopathy”nin kýsaltýlmýþý. Peki neden böyle bir isim verilmiþ? Beynin limbik alanýnda biriken TDP-43 proteinleri dolayýsýyla ortaya çýkan bir Demans türü olduðundan bu isim verilmiþ. Aslýnda Alzheimer tanýsý konan hastalarýn üçte birisinin LATE olma olasýlýðýndan bahsediliyor. Bu durumda Alzheimer hastalýðýna karþý yapýlan tedavi çalýþmalarýnýn hâlâ bir sonuç vermemesinin nedeninin de bu olduðu öne sürülüyor. Nasýl mý? Þöyle ki; Alzheimer hastalýðýnda beyinde beta amyloid plaklarý ve tau yumaklarý birikiyor. Bütün tedavi çalýþmalarý da beta amyloid plaklarý ve tau yumaklarýný yok etmek üzere planlanýyor. Halbuki LATE adý verilen Demans türünde beyinde biriken TDP-43 adýnda bir protein. Tedavi çalýþmalarý planlanýrken bu proteini hedefleyen bir strateji izlenmiyor. Ýþte bu nedenle LATE’in keþfinin çok önemli olduðu düþünülüyor. LATE’in daha çok 80 yaþ ve üzeri hastalarda görüldüðü belirtiliyor. 80 yaþ ve üzeri bireylerin yüzde 20-25 düzeyinde LATE hastalýðýna yakalandýðý ön görülüyor. Alzheimer hastalýðý ile kýyaslandýðýnda LATE’deki hafýza problemleri çok daha yavaþ ilerliyor. Aslýnda klinik pratiðimle kýyasladýðýmda bu bilginin benim kayýtlý hastalarýmla da örtüþtüðünü fark ettim. Genellikle 80 yaþ ve üzeri hastalarýmýn çok daha yavaþ ilerlediðini gözlemliyor fakat literatürle bunu destekleyemiyordum. Bu bilgi benim gibi birçok alan hekiminin de klinik pratiðinde iþe yarayacaktýr. Hasta yakýnlarýný rahatlatmak açýsýndan da oldukça önemli bir keþif bu. Kuþkusuz ki bu keþfin en büyük önemi, tedavi çalýþmalarýnda artýk TDP-43’ün de hedef alýnmasý gerektiðini göstermesi oldu.
Mayýs ayý “Ýnme Farkýndalýk Ayý” olunca bu konuda yazmamak olmazdý. Geçen yýl içerisinde inme müdahalesinde yeni bir geliþme yaþandý. Giriþimsel Nöroradyoloji Uzmaný Dr. Baþar Sarýkaya bu konudaki yeni geliþmeyi þu þekilde aktarýyor; “Beyin damar týkanýklýðýnda damar içinden müdahalede uzunca yýllar boyunca kritik eþik süre 6 saatti. Yani beyin damar týkanýklýðý geliþtikten sonraki 6 saat içinde damarý açmaya yönelik müdahale planlanmalý diye düþünüyorduk ve bu süre aþýldýðýnda ise müdahale önermiyorduk. O yýllarda müdahale ise daha çok damar içinden pýhtýya ulaþma ve pýhtý içine bir takým özel eritici ilaçlarýn enjeksiyonuyla sýnýrlýydý. 2000’li yýllarýn baþýnda pýhtýyý çýkartmak için bir takým özel cihazlarýn kullanýmý girmesiyle beraber damar içinden müdahale penceresi de 8 saate çýkmýþtý. Bu cihazlarýn ilk versiyonunun ilk ulusal deneyimini 2006 yýlýndaki ulusal nöroloji kongresinde sunmuþtuk. Ancak 2017’nin sonlarýnda sonuçlanan çok merkezli çalýþmalar sayesinde uygun hastalarda bu sürenin 16 saate hatta 24 saate çýkabileceðini artýk biliyoruz. Yani 2020’lere girerken artýk ilk 24 saatte uygun hastalara bu müdahaleler sunulmaya hazýrlanýrken, bizim amacýmýz bunu yine ilk saatler içinde gerçekleþtirebilmek. Bu tedavilerden ülkemizde de daha fazla hastanýn yararlanmasý için bizler elimizden geleni yapýyoruz ve yapmaya devam edeceðiz.” Bu çok güzel bir geliþme. Fakat burada göz ardý edilmemesi gereken çok önemli bir husus var ki toplumun bunun bilincinde olmasý, inme geliþtiði anda hastanýn ambulansla bu iþlemin yapýlabildiði araþtýrma hastanesine hýzlýca ulaþtýrýlabilmesi. Þu an için bu iþlemin yapýlabildiði hastane sayýsý fazla deðil. Zamanla yaygýnlaþacaðýný umuyoruz.
Northwestern Üniversitesi’nde yapýlan ve Human Molecular Genetics dergisinde yayýmlanan bir çalýþmanýn sonucuna göre insanlarýn acý (kahve, alkol) veya tatlý (kola, diðer gazlý içecekler, þekerli meyve sularý) içeceklerden hangisini daha çok tercih ettiði, tat alma ile ilgili genetik özelliklerimiz ile deðil, içeceklerin psikoaktif özellikleri ile ilgiliymiþ.