Bugüne kadar var olan mücadelede, petrolün üretim ve taþýnmasýný kontrol etmenin stratejik bir üstünlük sebebi olduðuna inanýldý ve bunlarýn kontrolü Avrupa’ya býrakýlmadý. Bir taraf büyük bir baþarý kazandýðýný sanarken diðer taraf, yani uluslararasý sermaye alay eder gibi tavýr takýndý ve öbür tarafýn kazandýðý coðrafi alanlarýn ve kontrol ettikleri unsurlarýn anlamsýz olduðunu söyler gibi kendi modelini ortaya koyup uygulamaya baþladý. Mesela Ýslami kurallarla çalýþan bankalarda Sukuk ihracý kullanýlmaktadýr. Faizsiz finansman enstrümanlarýndaki bu yenilikler üzerinde yeni politikalar ortaya konmaya çalýþýlmaktadýr.
Bu modele göre Ýslam ülkeleri elde ettiði gelirleri Malezya’daki bankalara koyacak ve para oradan ekonomiye dahil olacaktý. Paranýn nasýl ve kim tarafýndan kullanýlacaðýna Malezya bankalarýný yöneten Ýngiliz bankalarý ve onlarý yönlendirip siyasi proje uygulayan Ýngiltere yönetimi karar verecekti.
***
Siyasi geliþmeleri anlamak için bir inanca veya ideolojiye göre hareket etmek yanýltýr. Bununla inancý ya da ideoljiyi küçük görmek gibi bir hedefimiz yok sadece onlarýn yanlýþ kullanýlmasýnýn inançlara da leke sürüp baþarýsýzlýða da sebep olacaðýný söylüyorum. Bugün Ýslamý bir araç gibi kullananlar kendi inançlarýný devreye sokmuyor. Dünyadaki yeni hegemonyanýn iki aracý var. Birisi inanç ya da ideolojiler, ikincisi ekonomik güç. Soðuk Savaþ döneminde taraflarýn birini komünizm diðerini demokratik yönetim temsil ediyordu. Herkes bu taraflarýn birbiri ile düþman olduðunu düþünürken ben iki tarafý yöneten gücün duygusal deðil hesaba dayanan bir modelle hareket ettiðini ve düþman olmadýklarýný söylüyordum. Hatta Kennedy dengenin diðer tarafýna Avrupa’yý yerleþtirmek ve SSCB’yi etkisiz hale getirmek istediði için bu görüþe karþý olanlarca öldürüldüðünü düþünüyordum.. Rusya’da komünizm kendi devletleri tarafýndan ortadan kaldýrýldý. Bu olayýn içerisi için deðil dýþarýsý için yapýldýðýný benzer bir baþlýkla da yazdým.
Ýdeoloji ile dini birbirine benzetmiyorum ve dinin kutsallýðýna gölge düþürmeye karþýyým. Ama Müslüman olmayanlarýn dinimize karþý hassas olduklarýný söyleyemem. Bugünlerde dünyadaki büyük güçler Ýslamý bir araç gibi kullanmak istiyorlar. Mesela bir parasal hareketin Ýslam kaynaklý ise Malezya’ya yatýrýlmasýný ve Ýngiltere tarafýndan kontrol edilmesini istiyorlar.
Bu siyasi bir olaydýr ve benzer metotlarla çözülebilir. Ülkemizin bu mücadelede taraf olmasýný istememin nedeni hedeflerden birinin de Türkiye’nin güçlü devlet olmasýný istememeleridir. Bununla bizim herkesi yönlendirebileceðimizi düþündüðümü zannetmeyin. Sadece Almanya ve Fransa gibi olacaðýz ama bölgede iyi bir politika izlersek ve çevre ekonomik olarak bizimle bütünleþmeyi seçerse bir güç oluruz. Bunu baþkalarýný tehdit amacýyla da söylemiyorum. Sadece barýþ ve insancýl politikalarý desteklememiz için söylüyorum. Þüphesiz barýþ tek taraflý bir davranýþ deðildir ancak ekonomik, sosyolojik ve askeri alanda güçlü olup bu gücümüzü tehdit için deðil barýþ için kullanýrsak hem dinimize hem kültürümüze hizmet etmiþ oluruz.
Günümüzdeki mücadele yeni bir modeldir ve geçmiþteki davranýþlarla çözülemez. Böyle büyük bir olay geçmiþte olmamýþtýr ve bu nedenle eskiden çýkarýlacak dersler yoktur. Ekonomik sorunlarý yeni bir problem olarak algýlayýp akýlla çözmek gerekir. Dini kullanan insanlar önlerinin açýldýðýný görüp kendilerini baþarýlý saymamalý, bir gücün kullandýðý araca dönüþmemelidir.