Yeni bir yýla girerken Türkiye ve dünya

2013 yýlýný Türkiye iki büyük krizle kapatýyor. Mayýs sonunda baþlayan ve sakinleþene kadar ülkeyi derinden etkileyen Gezi Parký olaylarý bunlardan ilkiydi. Gündelik bir protestonun orantýsýz siyasallaþmasý ülkeyi uçurumun eþiðine getirdi. 17 Aralýk’ta baþlayan ve halen devam eden ikinci krizin ise bizleri nerelere sürükleyebileceðini kestirmek zor.

Umarýz siyasetin krizi derin bir sistemsel krize dönüþmez, sorun hukuk, mantýk ve þeffaflýk çerçevesinde çözüme kavuþur. Ne de olsa Türkiye’nin tek kýrýlma noktasý cemaat-iktidar ekseninde deðil. Ýçimizde ve dýþýmýzda acil çözüm ve ilgi bekleyen onlarca sorun var. Kürt sorunu, Kýbrýs sorunu, komþularla iliþkiler, barýþýlmasý gereken ülkeler bunlarýn baþýnda geliyor. Ekonominin gidiþatý da pek iyi sayýlmaz.

***

Bu sorunlarýn kangren olmadan çözülmesi için iç huzura ve istikrara acil ihtiyaç var. Kendi ile kavga eden, kendi hukukunu tanýmaz görünen bir ülkenin dünya siyasetinde etkili olmasý, çýkarlarýný korumasý veya yatýrým çekmesi çok zor. Ýtibarýmýz zaten Gezi Parký ile yeterince sarsýldý, Arap dünyasýnda yaþanan çalkantýlar da etkimizi azalttý.

Türkiye’nin en kýsa zamanda yolsuzluk iddialarýný açýklýða kavuþturup krizini atlatmasý ve diðer sorunlarýna yoðunlaþmasý gerekiyor. Kürt sorununun beklemeye, daha fazla mayalanmaya tahammülü yok. Krizin derinleþmesi sorunun maðdurlarýnca tarihi fýrsat olarak görülebilir, Türkiye öngörülemeyen bir kaosun içine sürüklenebilir. Cemil Bayýk’ýn dünkü Özgür Gündem’de yayýnlanan uyarýlarýný hafife almayalým.

Benzeri þeyleri asker-sivil iliþkileri açýsýndan da söylemek mümkün. Krizin ve kaosun askeri barakasýndan çýkartmayacaðýnýn hiçbir garantisi yok. Sokaða taþan krizin hakemi asker olabilir. Ayrýca krizin cemaat-hükümet boyutuna iliþkin yapýlan açýklamalarýn da ileride siyasete yapýlabilecek müdahaleler için zemin oluþturmayacaðýný kimse iddia edemez.  

Bir þekilde genel af ilan edilmez ya da tartýþmalý davalarýn yeniden açýlmasý saðlanmazsa ve varsa geçmiþte yapýlan hatalar kabullenilmezse, Türkiye’nin bu iki önemli sorununu yara almadan yönetmesi zor. Dünyadaki itibarý geri kazanmaksa ancak daha fazla demokrasiyle, daha çok þeffaflaþmayla ve hukuk devleti ilkelerine daha sýký sarýlmakla mümkün. Noel tatilinden yakýnda uyanacak Avrupa ve Amerika’nýn tepkileri gecikmeyecektir.

Hükümet tepkiye tepkiyle karþýlýk verecek olursa Ankara’nýn dünyanýn pek çok baþkentiyle olan iliþkisinin niteliði deðiþecek, iktidar için de Türkiye için de krizin bedeli çok daha aðýr olacaktýr. Tüm bu geliþmeleri önlemek için Türkiye’nin hem demokratikleþmeye, þeffaflaþmaya ve siyasetindeki gerilimin dozunu düþürmeye, hem de Ermenistan, Ýsrail gibi ülkelerle olan iliþkilerini normalleþtirmeye ihtiyacý var.

Hapisteki gazeteciler ve BDP milletvekilleriyle de iþe baþlanabilir. Hasta KCK’lýlar hemen salýnabilir. 2014 yýlýnýn baþýnda mütekabiliyetten vazgeçilip Heybeliada Ruhban Okulu’nun eðitime baþlayacaðý ilan edilebilir. Bir kaç hafta önce yeniden ivme kazanan Ermenistan-Türkiye iliþkileri doðabilecek ilk fýrsatýn deðerlendirilmesiyle normalleþebilir. Kýbrýs konusu da AB ile iliþkilerde sýçrama saðlayabilir. Ýsrail ile olan iliþkilerin de unutulmamasý gerek.

Biliyorum, diyeceksiniz ki iktidar bu kriz sürerken hiçbirini yapamaz. Ama yapmasý gerekiyor. Krizden çýkmak, derinleþmesini ve dal budak sarmasýný önlemek için de gerekli, AK Parti’nin siyasi gücü ve aðýrlýðýný koruyabilmesi için de. Unutmayalým ki artýk model deðiliz. Bölgesinde ve dünyada hem Türkiye’ye olan talep azalýyor, hem de demokrasiye. Zaten talep kadar arzda da sorun var. Medeniyetler meselesinde ve bölgesel sorunlarýn çözümünde de Türkiye vazgeçilmez olmaktan çýktý.

***

Suriye’de yaþananlar, Mýsýr’daki darbe, Tunus’ta iktidar deðiþimi Arap Baharý’nýn Türkiye için yarattýðý fýrsatlarý ortadan kaldýrdý. Bahar gelirken benimsediðimiz pragmatik tavrý kýþ gelirken gösteremedik. Deðiþim dalgalarýnýn üstüne binip sörf yapamadýk. Siyasi söylem siyaseti baðladý. Mýsýr’la da iliþkilerimiz ilke adýna gerildi. Þimdi bölgenin yeni dengelerine göre siyaset üretmemiz ve bunu siyasetimizin üslubuna yansýtmamýz þart.

O olana kadar da Batý bize çýkýþ saðlayabilir. AB üyelik perspektifimiz, NATO üyeliðimiz, Avrupa Konseyi içindeki aðýrlýðýmýz, AGÝT bünyesinde yapacaklarýmýz Türkiye’yi tekrar dünya siyaset sahnesine taþýyabilir, itibarýnýn ve etkisinin artmasýna yardýmcý olabilir. Hemen yarýn deðil ama yakýnda. Yeter ki isteyelim. Kendi sorunlarýmýzdan baþkalarýný sorumlu tutmayalým. Demokratikleþme, þeffaflaþma yolunda ilerleyelim. Olabiliyorsanýz mutlu yýllar dileðimle...