Türkiye demokrasisi son on yýlda çok zorlu sýnavlardan geçti. AK Parti iktidarý, vesayet sistemine, darbe giriþimlerine, parti kapatma davalarýna karþý adeta kelle koltukta mücadele etti. Bu mücadele sürecinde dayandýðý tek güç vardý; milletin iradesi...
Bu ülkenin kýlcal damarlarýna kadar iþlemiþ öylesine bir ‘demokrasi karþýtý çete’ var ki, fýrsat bulduklarý her anda ‘millet iradesi’ne ve demokrasiye tuzak kurmaktan çekinmiyor.
Peki kim bu yeni çete?
***
Bir: 28 Þubat’ta cunta ile ortaklýk sabýkalarýnýn üzerini sessizce örtüp, yeni puslu havalar için sotede bekleyen darbe çapulcusu yazarlar, gazeteciler, medya patronlarý.
O günden bu yana hiç deðiþmediler, zaman zaman iktidar otobüsüne binip ölçüsüz yalakalýklarla durumu idare ettiler ama gözleri hep sisli havalardaydý. Mesela, 2008 yýlýnda AK Parti’ye kapatma davasý açýldýðýnda bir anda, eski yarým kalmýþ hevesleri depreþiverdi. Yazýlarýnda, haberlerin satýr aralarýnda çok ustalýklý bir arzuyla, “Þimdi AK Parti’nin iþi bitiyor” mealindeki sevinçlerini gizlemekte zorlandýlar.
Gençlerin, çevre duyarlýlýðý ile baþlattýklarý Gezi eylemleri, arayýp da bulamayacaklarý bir fýrsattý. Bir anda, en iyi bildikleri ‘cunta duruþu’na geçerek, demokrasiye karþý atýþa baþladýlar. Bir anda gazeteci olduklarýný unutup (gerçi hiçbir zaman gazeteci olmadýlar ama...) ‘sol devrim’ için siperlerde yerlerini aldýlar. “Yetiþin Türkiye yanýyor, katliam hazýrlýðý bu..” þeklindeki tweetlerle, ülkede kaos yaratmak için sefil bir iþe soyundular.
Hatta gazetecilikle soytarýlýðý birbirine karýþtýran bazý kalemler, “Haydi 1 milyon Taksim’e” çaðrýlarýyla çok açýk provokatörlük yapmaktan bile çekinmediler. Maalesef bu süreçte en dramatik olan, Gezi eyleminin ilk aþamasýnda yer alan ve hiçbir ideolojik arka palaný olmayan yeni gençlerin zihinlerinin, modasý geçmiþ sol jargonla kirletilmesidir.
Ýki:Tayyip Erdoðan 2002’den bu yana, Türk ekonomisinde önemli hamleler yaptý, Türkiye’nin ekonomik anlamda marka deðerini yükseltti. Bu dönem, sermayenin önündeki engellerin kaldýrýldýðý ve özel teþebbüsün geometrik olarak büyüdüðü bir dönem oldu ayný zamanda. Ne yazýk ki, Baþbakan Erdoðan’ýn sadece Türk ekonomisinin yükselmesi adýna baþlattýðý hamlelerden en büyük payý alan sermaye çevreleri, Gezi eylemlerinin arkasýna saklanarak doðrudan baþbakana ateþ eden ‘yeni çete’nin saflarýnda yer aldýlar. Yani, siyasi istikrarýn ve demokrasinin nimetlerinden en çok yararlanan bazý sermaye gruplarý, halkýn iradesiyle iktidara gelmiþ Erdoðan’ý siyaseten yok etmek isteyen demokrasi düþmanlarýna kurþun yardýmýnda bulunmuþlardýr.
Üç: Küresel medya, arkasýna Neo Con cephesini de alarak, týpký 28 Þubat’ta olduðu gibi, tamamen Ýslamofobik bir refleksle, gazeteci gibi deðil, kaos üretim merkezi gibi çalýþtý. Bu yaklaþýmýn, bir komplo teorisi ürünü olduðunu söyleyenlere hatýrlatmakta yarar var, eðer dünyanýn en saygýn ajansý olduðunu iddia eden Reuters “Taksim’de 500 kiþi öldü” þeklinde bir haberi dolaþýma sokabiliyorsa, burada haber deðil, bir þeytanlýk var demektir.
Aslýnda, Taksim’deki eylemleri saatlerce bir savaþ görüntüsü gibi sunan CNN ve diðer küresel medyanýn, Irak iþgalinde Neo Con cinayetlerini ve hapishanelerdeki iþkencelerini gizlemek için ne tür küresel yalanlar ürettiklerini çok iyi biliyoruz.
Gezi olaylarýný, doðru ve hakkaniyetli bir þekilde deðerlendirebilmek için, fotoðrafýn bütün karelerini ayrýntýlarýyla okumak gerekiyor. Ýlk gün baþlayan duyarlýlýðý görelim, anlayalým eyvallah...
Ama bir gerçeði daha görelim, Gezi eylemleri baðlamýnda meydanlarda üretilen demokrasi karþýtý terörün tek hedefi Tayyip Erdoðan’dýr. Ýçeride ve dýþarýda demokrasi düþmanlýðý konusunda sabýkasý bulunan çevreler, Erdoðan’ý iktidardan götürme hevesine kapýlmýþlardýr.
Kimse heveslenmesin ve kimse yanlýþ hesap yapmasýn. “Milli Ýradeye Saygý” mitingleri, Türkiye demokrasisinin geleceði açýsýndan hepimiz için yeni bir umut ýþýðý yakmýþtýr. Demokrasi için meydanlara koþan milyonlar, demokrasi düþmanlarýna karþý dikkatlidir ama ayný zamanda öfkelidir.