Dünya sinemasýnda kendine has bir üslupla, insanýn iç dünyasýna eðilen ve yönetmenin kendi duygulanýmlarýný beyazperdeye aksettirdiði, auteur sinemasý olarak da anýlan Fransýz Yeni Dalgasý’nýn kurucu yönetmenlerinden Alain Resnais geçen günlerde aramýzdan ayrýldý. Resnais, Truffaut, Godard, Rohmer ve Rivette’le beraber, çok kadrolu ve dýþadönük dramaturjisiyle seyirci karþýsýna çýkmayý tercih eden Amerikan sinemasýna Avrupa’dan az sayýda oyuncuyla, yarattýklarý karakterlerin duygu dünyasýna daha çok eðilen bir alternatif tarz geliþtirdi. Resnais’yi sinemada ilk tanýdýðýmýz yapým olan Hiroþima Sevgilim (1959), savaþýn acýmasýzlýðý, insanýn duygusal potansiyelleri, toplumsal yargý ve algýlar, kiþilerarasý iletiþim üzerine bir üslup denemesiydi. Tenselliði, yakýn planlarla ve loþ aydýnlatmayla verse de etik olarak tartýþmalý bir yaný da bulunan film, Avrupa sinemasý literatüründe bir klasik olarak yerini aldý. Bir sonraki filmi, 1961’de yaptýðý Geçen Yýl Marienbad’da, üslup üzerine çalýþmayý ilerleterek, mekaný imgesel uzanýmda hareketin iç yapýsýnda bir sonsuzluk duygusuyla imgeselleþtirdiði, üstüste binen diyaloglarla yaþanan aný kalýcý kýlmak gayretinde üslupçu bir çalýþma olarak belleklerde kaldý ve sinema tarihine seyredilmesi ve okunmasý zor bir görsel metin olarak geçti.
1963’teki Muriel, Proust’un izinde bir geçmiþ zamaný hatýrlayýþ þeklinde niyet, yanlýþ algýlar ve imkanlar üzerine bir film olarak zuhur etti. 1966’da siyasi tonlu Savaþ Bitti ve ve 1968’deki psikolojik dram Seni Seviyorum’dan sonra 1974’te yine siyasi bir çalýþma olan Stavisky’yi çekti. Resnais, bundan sonra burjuva yaþantýsýnýn derin dairesinde kalarak insan iliþkilerine o taban üzerinde mercek tutmayý sürdürdü ve bu yaþantýnýn hemen her açýsýnda yoðunlaþarak hayatý sinema diliyle yazmayý uðraþ edindi. 1980’lere gelindiðinde, bu onyýlýn ilk filmi Amerikalý Amcam, kaygý üzerinden felsefi ve psikolojik bir metin çalýþmasý olarak dikkat çekti. 1983’teki içiçe geçen hikayelerden oluþan Hayat Bir Romandýr, 1997’de müzikli bir çalýþma olan Hayat Bir Þarkýdýr’a bir mukaddameydi adeta.
1984’te çektiði ve Istanbul Sinema Günleri’nde seyrettiðimiz Ölümde Aþk, eros ve agape kavramlarýnýn izinde hayat, ölüm ve kalýcý aþk üzerine baþtan sona felsefi olarak akýl yürütmelerin yeraldýðý bir oda sinemasý görünümündeydi. Melodramýn felsefi ve estetik temelde Fransýz üsulu olarak aktarýldýðý 1986 yapýmý Melo’dan sonra, 1989’daki Amerika-Avrupa hattýndaki Eve Gitmek Ýstiyorum’u çekti. 1993’te ortaya koyduðu 300 dakika uzunluðundaki Sigara Ýçince/Ýçmeyince, hayatý birebire yakýn bir tarzda iþlediði ve anýn tam olarak yaþantýlanmasýnýn kayda düþürüldüðü varoluþa dair bir meditasyon çalýþmasýydý. 2003’ten itibaren yaptýðý filmlerde aþk mevzuuna enine boyuna giren yönetmen, sinema kariyerini iki-üç yýllýk aralýklarla hayatýnýn sonuna kadar sürdürdü. Alain Resnais, Kurasawa, Ray, Dreyer, Bresson, Bergman gibi hayatý sinemayla özdeþleþmiþ ve filmografisiyle bir üslup tutturmuþ sanatçýlardan biriydi.