Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

Yeni dönem yeni dünya

Türkiye’de yeni dönem başlarken, dünyada da yeni bir dönem şekilleniyor. Türkiye’de kalıcılık ve istikrar var. Dünyada kargaşa ve yönsüzlük.

Batı ittifakının iki temel kurumu vardı. Avrupa Birliği ve NATO... İkisi de Donald Trump’tan aldıkları darbelerle kilitlendi. Trump, kaos üzerinden ABD’nin tek hakim olduğu yeni bir dünya kurmaya çalışıyor. Kendinden önceki dünyanın kurumsal yapılarını istemiyor. O yüzden de kurumları dağıtmaya, zayıflatmaya kararlı. 

Trump mantığına göre, NATO dağılmıyorsa, ABD hakimiyetinde olacağı için dağılmıyor. Son sözü Trump söyleyecekse ve herkes o söze uyacaksa, NATO kalabilir... AB ise dağılabilir, çünkü orada ABD’nin kontrolü yok. Üstelik AB, ortak ticaret politikasıyla, Almanya üstünlüğündeki ihracat gücüyle ABD’nin canını sıkıyor. ABD şirketlerinin AB’ye girişi, pazar payını artırması engelleniyor. O yüzden, yıkılsın AB! 

Trump ‘Karşıma tek tek çıkın’ diyor... Tek çıkarlarsa, ABD karşısında dayanamayacaklarını biliyor. O yüzden Merkel’i hedef yaptı. Savunmaya az para harcadığından başlayarak, Almanya’yı sıkıştırmaya başladı. 

Trump NATO’nun zengin ülkelerine Suudi Arabistan muamelesi yapıyor: ‘Seni koruyor muyum? Evet O zaman sen de bol silah al, bana para aktar. Masrafı çıkartalım...’ Suudi Arabistan hayır diyemiyor. Merkel ve çevresindeki Avrupa şimdilik Hayır diyor. O zaman da Trump, ABD pazarını Almanya’ya ve diğerlerine kapatıyor. ABD pazarına giremeyen ekonominin tıkanacağını biliyor. 

Aslında Trump’ın istediği haracı karşılayacak para Almanya’da belki var, ama başka AB ülkesinde yok. Diğer ekonomilerde silahlanmaya dökecek para yok. Hantal, yaşlı, zengin zamanların alışkanlığı ile seçmene sosyal para dağıtmaya alışmış AB ekonomileri dinamizmi kaybetmiş durumdalar. Trump baskısı AB için yıkıcı etki taşıyor. 

 

Trump’ın AB’yi dağıtma planı

Donald Trump’ın ‘Almanya üzerine baskı yaparak, Merkel’i devirecek bir hükümet krizi istediği’ teorilerini ciddiye almak gerekiyor. 

Yüzde 4 askeri harcamaya liderler ‘olur’ dese bile kamuoyları ayaklanacak. ABD’ye teslim olan, bu miktarı kabul eden siyasetçinin ayakta kalması zor. Seçmen baskısına Merkel ya da Macron’un dayanması, çok zor. Almanya’nın yalnızca %15’i ‘Evet askeri harcamayı artıralım’ diyor.

Trump’ın Avrupa’daki popülist-sağ hareketlere desteği giderek göze batıyor. İngiltere demeciyle Başbakan May’i hem siyaseten zor durumda bıraktı, hem de rakibi Boris Johnson’a destek verdi. Gerçi meşhur mülakatta sorduklarında ‘May ile Johnson arasında tercih yapmıyorum. Sadece, Boris’den mükemmel başbakan olur’ dedi. Ama algı aşamasında ilk cümle kayboldu ve sözler daha yıkıcı oldu.

Trump’ın AB’yi sarsmak için kullandığı diğer konu da ‘mülteciler’ ve bununla bağlı gördüğü ‘terör’. Bu iki konuyu birbirine bağlayıp, hükümetleri ve toplumları sarsıyor... O mülakatta ’Mülteciler Avrupa’nın kültürünü bozuyor’ deyip, Avrupa’daki bütün sağ-popülist-aşırı sağ partilere heyecan verdi. Mülteciler, Merkel’e hükümet krizi yaratan konu. Brexit referandumu ‘İngiltere’ye milyonlarca Türk gelecek’ yalanıyla kazanıldı. Macron’un zayıf noktası mülteciler. İtalya’daki yeni hükümet, mülteciler başta her konuda Merkel’e değil, Trump’a yakın... 

Bu gidişle, Almanya’da Merkel ve İngiltere’de May’in gitmesi, iki ülkeyi Trump’a yakın sağ-popülist-aşırı sağ politikalara çeker. Almanya’da hükümet değişince de AB’de her şey değişir.

 

Yunanistan nereye harcıyor?

‘Milli gelirin yüzde 2’sinin askeri harcamalara ayrılması’ bir NATO kuralı olarak ezberlendi de, bu oranının neleri kapsayacağı açık değil.

Mesela Yunanistan: %2.4 harcadığını öne sürüyor ve göze girmeye çalışıyor. Halbuki Yunan harcamasının çoğu emekli subay maaşlarına gidiyor. Yunanistan’da gerçek anlamda askeri harcama yapacak para yok. Yaptıkları zaman da borçla krediyle yapıyorlar. Üstelik Yunanistan, silahlarının hepsini Türkiye’ye karşı hazır tutuyor. Bu mantığın da NATO ile ortak savunma ile alakası yok.

Fransa’nın harcaması %1.8 ve Fransa da NATO için değil, Afrika ve Ortadoğu’da kovboyculuk oynamak için harcama yapıyor. 

Türkiye’nin de %1.8 harcadığı söyleniyor, ancak Türkiye’ye bir şey diyen yok. Türkiye gerekeni yapıyor. Atılması gereken adımları atıyor.

 

Erdoğan-Trump

Türkiye ve ABD Başkanlarının NATO zirvesindeki samimi görüşmeleri, herkesin ilgisini çekti. Kimseyle nezaket sohbeti bile yapmayan, kimseyi eşiti görmeyen Trump, her vesile ile Erdoğan ile temastaydı. 

ABD ile Türkiye arasındaki sorunlarda Trump’ın çözebileceği ve çözemeyeceği maddeler olduğunu hatırlamak gerekiyor. Trump’ın genelde Türkiye ile bir meselesi yok.

Görüşmede Münbiç ele alındı. ABD ile daha önce anlaşılan takvim işliyor. Türkiye, ABD’nin PKK-PYD ile bütün ilişkisini çekmesini istiyor. Ancak henüz bir belirti yok. Kısa vadede terör maşalarının Fırat’ın doğusuna çekilmesi ve Münbiç’e gerçek nüfusun geri dönmesi, Türkiye’nin yakın hedefi. 

Trump ile Erdoğan F-35’leri de konuştular. Trump ‘anlaşmaya aynen uyulacak’ dedi. Talimat verdiğini anlattı. Beyaz Saray olarak Kongre’ye de itiraz ettiklerini söyledi. 

Ve Türkiye, Trump ile Putin’in zirvesiyle yakından ilgili. Zirve sonrasında Başkan Erdoğan’ın, Putin’in da katılacağı bir bölgesel istişare konferansı toplaması bekleniyor. Türkiye o zaman daha öne çıkacak.

 

Trump’ın NATO’yu kontrol planı

Önceki ay G-7 zirvesinde Trump’ın yaşattığı dehşeti gören NATO, bu kez benzeri olmasın diye her türlü önlemi almıştı. 

Mesela NATO zirvesinin sonuç bildirisi yayınlamadan dağılması, Trump’ın sonuç bildirisi aleyhine laf etmesi, ittifakı bitirirdi.

O yüzden 2 günlük toplantının hemen ilk gününde alel acele ‘sonuç bildirisi’ oylandı, kabul edildi, yayınlandı... Aslında metin üzerinde haftalardır herkes çalışıyordu. Ama ne olur, ne olmaz...

Sonra NATO akşam yemeği... Diğer liderler Trump’ı sinirlendirecek bir şey yapmamak için özen gösterdiler. Suyuna gittiler. Aslında Trump neşeli ve rahattı, kibardı. Ancak masasındaki liderler her an parlayabileceğini düşünerek, dikkatli konuştular.

Ancak, sonraki oturumda durup dururken ‘Ya askeri harcamaları artırırsınız, ya da biz kendi yolumuza gideriz’ deyip, NATO’dan çıkmayı ima etti ve her yer sarsıldı. Sağdan soldan ‘yok öyle demek istemedi’ şeklindeki düzeltmeler de inandırıcı olmadı. Basın toplantısında ‘ABD’nin herhangi bir nedenle NATO’dan çıkabileceği tehdidini sürdürüyor musunuz? Kongre onayı olmadan bunu yapabilir misiniz?’ diye soruldu. Trump cevapladı: Bence muhtemelen yapabilirim. Ama buna şimdi gerek yok. Bütçeleri artırmaya söz verdiler... ‘

Öyle bir söz verilmedi. Onun kıyameti sonra kopacak da, asıl: NATO artık Trump isterse çıkılacak bir kiralık ev durumuna düştü. Bu, caydırıcılığın yok olmasıdır. Bir askeri ittifakın caydırıcı olması, silah çekmeden de güç göstermesi esastır. Şimdi caydırıcılık kalmadı. NATO birşey yapmadan önce herkes Trump’a bakacak. Trump NATO aleyhinde o kadar çok konuştu ki, ABD’de Trump seçmeninin NATO karşıtı olması ve bu kez seçmenin ‘NATO’dan çıkalım, uzak duralım’, demeye başlamasından korkuluyor. 

NATO bundan sonra Trump’ın 6 yıl daha işbaşında kalacağı varsayımıyla hareket edecek. Hatta, Trump’ı uzak tutmak için yıllık liderler zirvesinin yapılmaması, NATO işlerinin Savunma ve Dışişleri Bakanları toplantısıyla götürülmesi düşünülüyor. Öte yanda, Trump’ın eğer isterse, her durumda ve her yönden NATO’yu topa tutabileceği de biliniyor. 

Böyle bir NATO’da Türkiye her durumda merkezi konumda. ABD için Türkiye’nin alternatifi yok. Türkiye’nin önü açık.

Asıl korku şimdi şu: NATO zenginlerinin, askeri harcamalarını yüzde 2’den yüzde 4’e yükseltmeyeceklerini Trump anlayınca, ne yapacak?