Yeni dönem-2

Pazartesi günü yazýmý bitirirken “Yeni Dönemin” stratejik zorluðundan bahsetmiþtim. Nitekim bugünkü yazýma baþlamadan önce ABD’nin bölgede Ýslam Devletlerinden oluþan ve Suriye’de DEAÞ’e karþý 34 bin askerden oluþan bir birliði organize etmiþtir. Burada asýl hedef ise ABD, Ýran’ý muhasara altýna alýrken ayný zamanda DEAÞ’ý bitirme zaferi ile dünyayý arkasýna alarak dengeleri yeniden tesis etmek istiyor.

Önümüzdeki günlerde Ýran’a yönelik kritik giriþimlerin olmasý pekâla sürpriz olarak algýlanmamalýdýr. Gelelim ikinci stratejik zorluða; o da PKK’nýn silahsýzlandýrýlmasý ve Türkiye’de kendisini fesih etmesine yönelik vaziyetin oluþturulmasýdýr. Bu durum eðer stratejik bir öncelik haline getirilirse hiç de zor olmayacaðýný geçen yazýmda ifade etmiþtim.

Yeni Dönemin tüm parametreleri böyle kaçýnýlmaz bir sonuç yaratacaðýndan ötürü bunu iradi olarak öne çekmek mümkündür. Burada kendisini Kürt siyasetinin mümessili olarak lanse edenlerin gerçekten dertleri siyasetse, demokrasiyse bu ülke de terörün þiddetin bitmesiyse; artýk hiçbir insanýn acý çekmediði bir ülke özlemiyse gerekli hassasiyetin ivedi bir þekilde gösterilmesi gerekmektedir. Zira devletin yeterince adým attýðýný son yaþadýðýmýz süreç içerisinde hep beraber gördük.

Bizim gibi bu tür sorunlarý yaþayan tüm ülkelerde ikinci ve üçüncü ülkelerin varlýðý ve bu tür örgütlerin ikinci ve üçüncü ülkeleri var oluþ gerekçesi olarak algýlamaktadýrlar. Ya da ikinci ve üçüncü ülkelerin çýkarlarý adýna örgütlenip strateji uygulamalarý bu meselenin çözümünde ana engel olmaktadýr. Örneðin Ýran’ýn Katolik kiliseler ile iliþkisin ETA’nýn Fransa ile iliþkisi FARC’ýn Kolombiya, Venezüella ve Küba ile iliþkisi vs.

Örgütlerin ikinci ve üçüncü ülkeler ile iliþkileri kesilmedikçe terör ve þiddet sonlanmamýþtýr. Bu saydýðým örgütlerin tümünde ikinci ve üçüncü ülkelerin desteði bittikten sonra terör ve þiddet son bulacaktýr. Bizde de devlet Öcalan’ý Suriye’den çýkararak ikinci ülkelerin desteðini keserek bu sorunu çözmeye çalýþmýþtýr. Lâkin dünyadaki bu süreçlerin tam tersine PKK’ya can veren ikinci ve üçüncü ülkelerin sayýsý daimî olarak artmýþtýr. En son ABD ve Rusya desteði ile tavan yapmýþtýr. Hal böyle iken ikinci ve üçüncü ülkelerden nemalanan terör örgütleri meseleyi iç mesele olarak görmeyip desteklendikleri ya da beslendikleri ülkelerin çýkarlarýna ve stratejilerine göre pozisyon almýþlardýr. 7 Haziran seçimlerinde bizler bunun en acý tarafýný yaþadýk. Ülkeyi yönetebilme kabiliyetine kavuþmuþ siyasi hareketin Suriye’deki kazaným adýna milyonlarca Kürdün umudunu, hayallerini ve Türkiye demokrasisini hiçe sayarak hendek terörizmine feda etmiþtir. Böylesine teessürlü bir deneyim þunu öðretmiþtir:

1- Siyaset þiddet ve terör ile baðýný “amasýz” ve “fakatsýz” olarak koparmalýdýr.

2- Siyaset kendisi þiddet ve teröre dur diyebilme onurunu göstermelidir.

3- Bu ülkenin hiçbir meselesi ikinci ve üçüncü ülkelerin çýkarlarýna feda edilmemelidir.

O zaman þu tanýmý net olarak yapabilirim. HDP kendisini bir siyasi parti olarak tarif edip yasal demokratik ve meþru yöntemlere inanýyorsa, Kürtlerin ve Türklerin kardeþliði gerçekten savunuyorsa hemen bugün þu çaðrýyý yapmalýdýr:

1- Mübarek Ramazan ayý gelmeden PKK tüm silahlý saldýrýlarýný durdurmalýdýr.

2- 1 Eylül günü de silahtan þiddetten vazgeçtiðini, Türkiye’nin mücavir sýnýrlarý içerisinde kendisinin fesih edeceðini ilan etmesini istemelidir.

Bunun için devletten herhangi bir adým beklemek yerine siyasi ahlâkýn ve siyasi vicdanýn emrettiði bu duruþu sergilemelidir. Ýþ te o zaman bir siyasi parti olacaðýna inanacaðýz!