Türkiye etrafýnda þekillenen yeni dünyayý algýlamak, orada kendisine daha güçlü bir rol bulabilmek için kendi iç dengelerinde de hýzlý adýmlar atmak zorunda. Nitekim yüksek yargýdan gelen kritik kararlar ve bunlarýn ardýndan ortaya çýkmasý muhtemel yeni dengeler, bu adýmlarýn sadece bir baþlangýcý.
Yakýn tarihin kritik davalarý üzerine söylenmedik söz kaldý mý bilmiyorum. Ergenekon, Balyoz ve diðerleri üzerine yazýlanlar, herhalde davalarýn ek klasörlerini aþacak boyuta ulaþmýþtýr. Peki bu davalarla ortaya çýkan hesaplaþmalar ve devlet içindeki hukuksuz yapýlarla mücadele bitmiþ midir?
Kimilerinin þu sýralarda diline doladýðý gibi Baþbakan Tayyip Erdoðan, sýrf cumhurbaþkanlýðý uðruna bu yapýlarla mücadele etmeyi býrakýp, eski güç merkezleriyle kol kola mý girmiþtir? Yoksa bu davalar üzerinden Türkiye’ye el koymak isteyen bir yapýya dur denilmiþ, sözkonusu davalarda ortaya çýkan hukuk dýþý uygulamalara son verilerek yeni bir dönemin kapýsý mý aralanmýþtýr?
Erdoðan’ý derin yapýlarla kol kola girmekle suçlayanlar malum. Bu tezleri dile getirenler de pekala biliyor ki, o dönemin kritik davalarýyla baþlayan süreç, devlet içindeki hukuk dýþý odaklarýn gücünü ciddi ölçüde azalttý. Þimdi ayný aktörlerin sahne alýp benzeri giriþimlerde bulunmasý sözkonusu bile deðil.
Ancak bundan sonrasýnda ortaya çýkacak geliþmeler, davalarýn ortaya çýktýðý andaki ittfaklarý parçalayan ve yenilerine kapý açan bir süreci inþa edecek. Olup biteni içeriden çýkan kimi isimlerin öfkeye kapýlýp yaptýðý açýklamalar üzerinden veya anlýk geliþmelerle deðerlendirmek yanýltýcý olur.
Yeni ittifaklara dair söylenecek sözlerin, þu sýralarda yeniden yargýlanma kararlarýyla ortaya çýkan tabloyla ve isimlerle ilgisi, bir yol arkadaþlýðý ve beraberlikten çok, öncelikle yakýn geçmiþin muhasebesi olarak görülmeli. Yýllarca bu davalar nedeniyle yargýlanan ve uzun tutukluluk sürelerinin yaný sýra, hukuki anlamda ciddi soru iþaretleri ve kuþkularla boðuþan pekçok insanýn, saðlýklý bir zeminde yeniden yargýlanma imkaný bulmasý çok önemli.
Bugün ne denilirse denilsin, bu davalarda yargýlanan insanlarýn önemli bir bölümü, ama örgütlü, ama bireysel olarak seçilmiþ bir iktidara karþý hukuk dýþý arayýþlarýn parçasý oldular. Hepsinden daha kötüsü, milletin ciddi bir çoðunluðunun teveccüh gösterdiði iktidarý ve onun aktörlerini, ülkeyi uçuruma götüren bir yapý olarak göstermeye çalýþtýlar, toplumu bu yönde kýþkýrttýlar.
Oysa örgütlü giriþimleri bir kenara býrakýrsak, bu tür algýlara sahip olanlarýn çoðu, dünyaya bakýþlarý ve ideolojileri farklý bile olsa, güçlü bir Türkiye’yi arzu eden ve bu yönde arayýþlara sahip olan kiþilerdi. Þimdi muhasebe zamaný. Bu ülkeyi elbirliði ve kader ortaklýðý duygusuyla, hiç kuþkusuz hukuk devleti zemininde, daha aydýnlýk bir geleceðe taþýma yönünde neler yapabiliriz sorusunun cevabý aranmalý. O zaman belki de çok farklý Türkiye tasavurlarýmýzýn olmadýðýný görerek pekçok ortak nokta bulabileceðiz.
Diðer bir muhasebe. Kuþkusuz bu davalarýn konusu olan hukuk dýþý giriþimler, planlar ve suçlar asla cezasýz kalmamalý. Ama yargýnýn üzerine düþmüþ, delil uydurmaktan emniyet-savcý-hakim zincirindeki kuþkulara kadar herþeyi dikkatle ve yeni kuþkular üretmeden ortadan kaldýrmak þartýyla.Yakýn tarihteki neredeyse tüm kritik davalarda cevabý zor sorularýn, kuþkularýn ve endiþelerin ortaya çýktýðý bir zeminde yargýya güvenden bahsetmek imkansýz hale gelir, geldi de.
Bu yeni durumu ciddi muhasebelerle geçirmeli Türkiye. Adý ve tarihi önemli deðil. En küçüðünden büyüðüne tüm davalarýn üzerindeki gölgeyi, yeni gölgelere fýrsat vermeden kaldýrmak için buna mecburuz.