Yeni dönemin yeni kodlarý

Baþbakan Ahmet Davutoðlu’un programlarýný izlemek üzere önce Portekiz’e, ardýndan ABD’ye gidiyoruz birlikte. Baþbakan, New York’a inmeden hemen önce sorularýmýzý cevaplandýrdý. Bu cevaplarý geniþ olarak gazetelerde ve ekranlarda görme þansýnýz olacak. Ancak kendi payýma bazý notlar ve izlenimler aktarmak istiyorum.

Burada öncelikli izlenimim, yakýn bir tarihte gerek siyasi, gerekse ekonomik anlamda Türkiye’nin hýzla yeni bir dönemin ve bunu taþýyacak yeni bir modelin virajlarýna gireceði. Konuþmasýna ilk olarak þu cümlelerle baþladý Davutoðlu;

‘2013-2104’te yabancý yatýrýmlar azaldý. Yabancý yatýrýmcýyý tekrar çekmek için 20-21 Ocak’ta Londra’daydýk, þimdi New York’ta dünyanýn dört bir yanýndaki yatýrýmcýlara Türkiye’yi anlatacaðýz. Hedef dikkatleri Türkiye’ye çekebilmek, bir heyecan uyandýrmak. Çünkü Avrupa ekonomisi ciddi bir durgunluk içinde.’

Ancak burada iki baþlý bir hedefi var Türkiye’nin. Birincisi mevcut finans akýþýnýn mümkün olduðunca ülke içinde korunmasý. Ýkincisi yeni gelecek yatýrýmlarýn doðrudan reel ekonomiye yönelik olmasý. Hiç kuþkusuz zor bir hedef bu. Dünyadaki ve özellikle Avrupa’daki krizin yaný sýra, siyasi dengelerimizi yeniden kurduðumuz, bölgede bizi doðrudan etkileyen sorunlarýn tüm hýzýyla devam ettiði ve çözüm sürecinin en kritik eþiðinde bu hedeflere yürümek durumundayýz.  

Burada Merkez Bankasý tartýþmalarýna da deðindi Baþbakan ve þunu ekledi sonuç olarak;

‘Türkiye’nin ne doðalgazý, petrolü ne birikmiþ sermayesi var. Dýþarýdan sermaye çekmek zorundayýz. Burada faizle enflasyon beklentisi arasýnda saðlýklý bir iliþki kurmazsak, dýþ yatýrým düþmeye baþlýyor.’

Kuþkusuz, Ahmet Davutoðlu, gerek baþdanýþman, gerekse Dýþiþleri Bakaný olarak görev yaptýðý dönemlerde, yakýn çevremizdeki önemli krizlerle ilgili kilit isim oldu. Þimdi Baþbakan olarak ayný alana bakýyor ve altýný çizdiði önemli baþlýklar var.

Öncelikle ve son derece haklý bir yaklaþýmla Türkiye’nin tezlerinin dünya tarafýndan yeterince duyulmadýðý gerçeðini hatýrlatýyor. Bölgemize bakýnca bu gerçeðin yakýcý sonuçlarýný hepimiz görüyoruz;

‘Suriye’de uluslararasý toplum, 3 yýl sonra dediðimize geldi. Suriye konusunda yaptýðýmýz uyarýlarý yanýtsýz býraktýlar ve bugün gelinen noktada Suriye’de olup bitenler ulusal güvenliðimizi tehdit ediyor. Biz ‘eðit-donat’ý 3 yýl önce söyledik, uluslarasý toplum dediðimize 3 yýl sonra geldi. Bu 3 yýl içinde DEAÞ bölgede yerleþti. 3 yýl önce Suriyeli ýlýmlý muhalifleri eðit-donat ile destekleseydik DEAÞ bugün bu noktaya gelemezdi.’

Peki gelinen nokta bu. Koalisyon olarak ifade edilen yapýnýn bu sorunlara daha aktif ilgi göstermesi de beklenmiyor. Ankara’nýn önerisini þöyle özetliyor Baþbakan;

‘Biz Suriye’de üçüncü seçenek mümkün diyoruz. ‘Suriye halkýný rejim barbarlýðý ile DEAÞ barbarlýðý arasýnda bir seçim yapmaya zorlamayýn, ýlýmlý muhalifler ile Suriye yeniden inþa edilmeli’ tezini savunuyoruz. Sýnýra yakýn yerlerde istikrar unsurlarýnýn varlýðýný önemsiyoruz. Halep gibi Erbil düþseydi, bizim için ulusal güvenlik sorunu çýkardý. ‘

Kritik bir soru daha geliyor sohbette. Süleyman Þah Operasyonu’ndan sonra Türkiye’nin bölgedeki hareket kabiliyeti arttý mý?

‘Eðer bir zaiyat verseydik, bir saldýrý ile karþýlaþsaydýk, karakola kadar olan alaný tümüyle kontrol altýna alacaktýk. Karakolu baþka bir yere taþýmayacaktýk. Türkiye ile karakol arasýndaki alan askeri olarak kontrol altýna alýnacaktý. Orada tek bir kurþun atýlsaydý, o kurþunu atabilecek tüm hedefler belliydi, nereden gelebileceði, o hedeflerin olduðu her yer kontrol altýna alýnacaktý.’

Bunlar yeni bir dönemin iþaretleri ve bunu konuþmaya devam edeceðiz.