Yeni dünya ve ona kafa tutan Erdoğan imzalı Türkiye modeli

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; dayatılan dünya modeline, ülkelerin ve medeniyetlerin yok edilişine çıkardığı ses, üslup ve “olamaz” diyerek sergilediği tavır, önümüzdeki yeni dünya modelinin içeriğini kesinlikle etkilemektedir. 

Bugünlerde Obama’nın danışmanlarından birinin, Erdoğan’la ilgili Obama’nın tutumuna dair ifade ettiği fikirler, tam da benim söylemek istediğim gayeyi açıklamakta. 

Obama, sadece Erdoğan’la tartışmaktan hoşlanmazmış! Çünkü Erdoğan her şeyi yüzlerine söylemekteydi. 

Evet, biz görünürdeki söylem ve eylem dışında, perde arkasındaki Erdoğan tavrını aşağı yukarı kestirmekteyiz. Meydanlardaki tavrından daha da sert ve hesap sorar hali olduğu aşikârdır. 

İşte yeni dünya düzeninde yeni aktörler, buna göre “Erdoğan” derken herkes kendine göre bir şey ifade etmekte. 

Mesela Macron. Hem sık sık Erdoğan’la konuşmalarına atıfta bulunup hava atarak, mevkidaşlarına Erdoğan’la konuşma zorluklarına işaret eder, hem de Erdoğan’la temasların ona getireceği avantajı da iyi kullanma çabası içinde. Bakmayın, genç ama adamın fırsat kolladığı aşikârdır. Erdoğan’la muhatap olmanın onurunu, kibirli biçimde “zorluk” olarak işaret ediyor ama diğer yandan onu muhatap alan Erdoğan faktörü için de yanı başında yaşlılara hava atmakta. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle bir tarihi şahsiyet ki, yıllar sonra sanırım öğrenilecek isimlerden biri olacak. Şimdilik geçelim içinde bulunduğumuz zamana. Dünyaya sadece kafa tutmak değil mesele! Erdoğan’ın yaptığı şey hem de yeni dünyada itilmiş, ötekileşmiş ve adamdan sayılmayan ülkelere ve medeniyetlere, masada yer açmakta. “Masa” derken, dünyada kurulan yeni masadan bahsediyorum. Evet, kurulu bir düzen var. Bu düzende ciddi ciddi odaklar var. Para var. Bu para sahiplerinin hırsının ve kibrinin, “yok edici” aklı var. Nihayetinde bizi temsil eden Erdoğan şahsında, bizim medeniyetin oraya bırakılmamasını temin etme gayreti var. Peki, Erdoğan ne yapıyor? Türkiye içindeki, neredeyse 200 senedir dizayn edilen, onlara hizmet eden hem sistemi değiştirmekte, hem de bu sistem içine yerleştirilmiş onların çocukları yerine, bizim medeniyetin çocuklarını yerleştirme telaşında. İşte “24 Haziran” demek, bizim Anadolu Müslüman çocuklarının bu yeni sisteme yerleştirilmesi savaşıdır. Evet, evet, hiç kuşkusuz bu bir savaştır. Girmiyor musunuz? Alıştığımız değil, yeni dünya kurgusu içinde, yeni ve farklı asimetrik savaş içindedir dünya, uzunca bir zamandır! 

Şimdi seçime çok az kalmışken, bakacağımız noktaları iyice belirlemeliyiz. Ülkemizin iç dinamiklerini, yıllardır bize dayatılan bürokratik oligarşi sistemine kilitleyen dışarıdakilerin uzantıları, “yerli ve milli” dediğimiz Anadolu örfünü, Anadolu çocuklarının yeniden tıpkı 200 sene önceye kadar ki kendi topraklarındaki hâkimiyetini düşünmek zorundayız. Biz koca bir medeniyetiz. Biz sadece kendimize değil, hem de ötekileştirilen ve yok sayılan, sesi duyulmayan, sessiz çoğunluğun da sesiyiz. “Erdoğan” demek, bu “kurguyu gerçekleştirmek” demektir. Erdoğan’ın elini; hem Cumhurbaşkanı sisteminde, hem de parlamentoda güçlendirmek, bu düzene kafa tutmak anlamı taşıyacaktır. Karar bizim! Aklımız var ise bu tarihi fırsatı, Erdoğan ekseninde kesin bir biçimde değerlendireceğiz. Ya kendi aklımızı kullanacağız ya da onların aklına uyacağız!