Japonya, sadece depremleri, nükleer santralleri ve ekonomisiyle gündeme gelen bir ülke deðil. Bugünkü hükümetin ve özellikle de Baþbakan Þinzo Abe’nin “yeni Japonya” politikalarý, geleceðe yönelik bazý endiþeler ortaya koyuyor.
Baþbakan Abe, siyasetçi bir aileden geliyor ve muhafazakar Liberal Demokrat Parti’den 1993’de milletvekili olarak Parlamento’ya girmiþ biri. 2006’da, Japonya’yý dünya gücü yapma iddiasýnda bulunarak sürdürdüðü kampanya iþe yarýyor ve baþbakan oluyor. Ancak iktidara gelir gelmez kendisi ve kabine üyeleri bir dizi skandala imza atýyorlar; sonunda genç yaþýna raðmen saðlýk sorunlarý nedeniyle görevi býrakmak zorunda kalýyor. Fakat anlaþýldýðý kadarýyla görev onu býrakmýyor ve 2012 Eylül’ünde yeniden baþbakan oluyor. Üstelik bu kez daha da ulusalcý bir tutum sergileyerek.
Azalan nüfus, düþen büyüme hýzý, emeklilik yaþý, iþsizlik gibi bir dizi konuda radikal adýmlar atacaðýný söyleyerek iktidara gelen Abe’nin, ekonomi, enerji ve nükleer santralleri konu edindiyse de ilk radikal adýmlarý ekonomide deðil siyasette attýðý söylenebilir.
Denizlerin paylaþýmý
Öncelikle bölgede aidiyeti tartýþmalý adalarýn Japonya’ya ait olduðu açýklamasý yapýldý. Ardýndan 2. Dünya Savaþý sonrasý Korelilere yapýlan özrün geri alýnacaðý beyan edildi. 2.Dünya Savaþý’nda Kore’yi iþgal eden Japonya’nýn Koreli kadýnlarý cinsel köle olarak kullandýðý iddiasýna karþý da bu kadýnlarýn “gönüllü” çalýþtýklarý ileri sürüldü. Ýdam cezasýna çarptýrýlan sayýsý 1949’dan beri ilk kez 133 gibi bir rakama ulaþtý, yeni hükümetin bunlarýn infazýna yeþil ýþýk yaktýðý basýnda yer aldý.
Yaþanan nükleer santral faciasý sonrasý bunlarýn kapatýlmasýný vaat eden hükümet, iktidara geldikten sonra bundan da vazgeçtiðini açýkladý. Dünyanýn üçüncü büyük ekonomisinin varlýðýný sürdürmek için enerjiye ihtiyacý olduðu açýk ve anlaþýldýðý kadarýyla Pasifik bölgesindeki anlaþmazlýklarýn kaynaðýný da bu konu oluþturuyor. Aidiyeti tartýþmalý adalar enerji ve ekonomi baðýntýsý açýsýndan önemli, zira bölgede petrol ve doðalgaz rezervleri bulunuyor, ayrýca Japon ekonomisinin vazgeçilmezi olan balýkçýlýk konusu da bu bölgede bir diðer paylaþým sorununa iþaret ediyor.
Bu sorunlar, Japonya’nýn sadece Çin ya da Rusya ile iliþkilerinin merkezine oturmuyor. Ayný zamanda müttefik olarak bilinen ülkelerle de Japonya’nýn sorun yaþamasýna yol açýyor.
‘Amerika evine dön’
Bilindiði gibi Japonya’nýn ordusu yok, askeri varlýðýnýn adý Ulusal Savunma Gücü. Yurt dýþýna asker göndermesi, açýk denizde askeri varlýk bulundurmasý yasak; ihtiyaç olduðunda o iþi ABD yapýyor. Abe’nin iktidara gelir gelmez ilk icraatlarýndan biri, Anayasa deðiþikliði önermek oldu. Ýstenen deðiþiklik, Japonya’nýn ABD’den baðýmsýz bir ordu kurmasýný saðlamaya yönelik.
Son yýllarda savunma harcamalarý artan Japonya’nýn ABD tarafýndan endiþeyle izlendiðine þüphe yok. Abe’nin ulusalcý söylemleri ve büyük Japon ordusu beklentileri, milliyetçileri çevreleri daha da yüreklendirmiþ durumda. 30 bin kiþinin yaþadýðý ve statüsü Guantanoma’ya benzeyen, yani ABD topraðý sayýlan Okinawa adasýndaki Amerikan askeri üssünün boþaltýlmasý yönündeki baskýlar artýyor. Bu üste, ABD’ye ait nükleer silahlar da var.
Çin ile iliþkilerini yeniden düzenleme arayýþýnda olan yeni hükümet, militarist ulusalcý tutumuyla Çin’in ne ölçüde güvenini kazanýr, þüpheli. Ancak ABD açýsýndan gerilimli bir döneme girildiði söylenebilir. Zira Japonya, Çin-ABD rekabetinde ABD adýna davranan oyuncu deðil kendi adýna davranan oyuncu olma peþinde.