Yeni Meclisle yeni bir sayfa açalım

İlkin 7 Haziran sonrasındaki meclis ile 1 Kasım sonrasındaki meclis arasındaki farka kısaca değinmeliyim.

7 Haziran’dan sonraki meclise yemin töreni için gittiğimizde muhalefetin kaba ve nobran şımarıklığıyla karşılaşmıştık. Özellikle de CHP ve HDP grubunun tavrı fazlasıyla kışkırtıcıydı. 1 Kasım sonrasındaki meclisin havası tamamen değişmişti. Muhalefetin o azgın şımarıklığından eser kalmamıştı. HDP hem son terör operasyonları, hem de sandıktan aldığı yenilgi dolayısıyla sönümlenmiş durumdaydı. MHP’nin meclis sıralamasında HDP’nin gerisine düşmesi ve oturma düzenindeki yeni durum MHP’yi psikolojik olarak çökertmişti. CHP’nin yenilgi psikolojisine eşlik eden hali içler acısıydı.

Görünen o ki CHP’yi de MHP’yi de bekleyen derin bir tartışma ve kavga süreci var. HDP, Kandil’in korkusu dolayısıyla yekpâre görüntü veriyor olsa bile derin bir iç tartışma içinde. Kandil olmamış olsa HDP bu haliyle bilmem kaç parçaya rahatlıkla bölünür. AK Parti grubundaki haklı sevinç görülmeye değerdi. Yalnız AK Parti grubundaki sevinç, kibre ve şımarıklığa yaslanan bir sevinç değildi. Vakur ve alçakgönüllü bir sevinçti... Meclisin siyasal ikliminin AK Parti lehine değişmiş olması AK Partililerinin kibrine yol açmamış, tam tersine onlardaki sorumluluk duygusunu arttırmıştı. AK Parti’nin yeni döneme bu sorumluluk duygusuyla girdiğini görmek beni ziyadesiyle memnun etti.

***

Türkiye’nin büyümesini istemeyenlerin toplumsal barışımızı bozmaya yönelik çatışmacı zeminler oluşturmak için pusuya yattığının elbette farkındayız. Çatışmacı siyasetler herkese zarar verir. Türkiye’nin artık demokratik bir normalizasyon sürecine ihtiyacı var. Ülkesini seven herkesin bu uzlaşı sürecine katkı sağlaması gerekiyor. Daha fazla demokrasi ve daha çok refah için siyasetin dilinin yeniden kurulması gerekiyor. İktidar-muhalefet ilişkisi yeni bir anlayış temelinde yeniden tanzim edilmeli.

Blok siyasetine yaslanan ve bloklaştırarak çatıştıran söylemlerden herkesin ama en başta da muhalefetimizin vazgeçmesi gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nun “Yüzde 51’nin sorumluluğu bende!” biçimindeki sözleri yeni dönemde CHP’nin bu bloklaştırıcı siyaseti sürdüreceğinin işareti ise eğer peşinen belirtmeliyim ki bu siyaset CHP’ye çok şey kaybettirir. Bir yanda uzlaşma deyip öbür yanda çatışmacı bir dil kullanmak, dahası ve en fenası Erdoğanfobizmi siyasetin merkezine oturtmak muhalefete hiçbir şey kazandırmaz, tersine çok şey kaybettirir. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu demokratik diyalog ve uzlaşının yolu açılsın isteniyorsa muhalefetin buna katkı sağlayacak bir yeni dil ve duruş sergilemesi gerekiyor.

AK Parti Türkiye için gerekli olan bu sürece her türlü katkıyı sunacağını kendi genel başkanının ve başbakanının ağzından dile getirdiğine göre muhalefetin de samimiyetini bu doğrultuda göstermesi büyük bir önem arz ediyor. Sayın Baykal’ın en yaşlı üye sıfatıyla geçici meclis başkanı olarak yaptığı konuşma özü itibariyle kısmen doğru temenniler içeriyor olsa bile gerçekte hem yeni dönemde CHP’ye siyasi yol haritası belirlemek, hem de AK Parti’ye bir tür ayar çekmek gibi bariz bir niyet içerdiği için doğrusu şık değildi. Fazlasıyla politik mesajlar içeren konuşmasında Baykal AK Parti’ye aba altından sopa gösterircesine üsttenci bir uyarı diline yaslanıyordu.

Adeta şöyle der gibiydi: “Ey AK Parti tek başına iktidara gelmiş olabilirsin ama uzlaşıya önem vermezsen ülkeyi yönetemezsin ve kaosa sebebiyet verirsin!” Bu AK Parti’nin hiç de hak etmediği bir eleştiriydi. AK Parti’ye yapılan bu haksız eleştirinin yemin töreninde pek tabii satır aralarında dile getirilmiş olması dahi o hatırlatılan uzlaşının aslında nasıl kibirli ve üsttenci bir anlayışa yaslandığını da gösteriyordu.

Seçim öncesinde dile getirilen “İç savaş çıkabilir!” tehdidinin daha nazik kelimelerle dile getirilmesi bile gerçekte sandıktan çıkan iradeye uzlaşı adı altında başka iradelerin de ortak kılınmak istendiğinin bir ifadesidir. İşte asıl bundan kaçınmak gerekiyor.

***

Demokratik diyaloga sonuna kadar evet... Uzlaşma için gerekli adımları karşılıklı saygı içinde atmaya evet...

Uzlaşmanın zinhar iktidar ortaklığı içermediğini de herkes bilmeli...

Beyaz bir sayfa açılmak isteniyorsa bu uzlaşı kisvesi altında sopa göstermekle veya tek yanlı suçlayıcı bir dile yaslanmakla olmaz...

Hürmetler karşılıklıdır... AK Parti’nin hassasiyetlerine ve iktidar gerçekliğine saygı gösterilirse, AK Parti liderine gerekli hürmet gösterilirse, Erdoğanfobizme yaslanan siyaset anlayışı değiştirilirse pekâlâ demokratik diyaloğun da, uzlaşının da önü ardına kadar açılır.

Kapımız da, yüreğimiz de açık...