‘Yeni medya’dan çok seslilik dersleri
Yazýlý, görsel, dijital medyanýn geleceði bütün dünyada bizim sektörün bir numaralý ticari ve mesleki konusudur. Gazete ve televizyonlar hem toplumla daha güçlü bir güven iliþkisi kurmak, hem de bunu ticari olarak deðerli hale getirmek zorundadýr. Bunlarý yaparken de benzersiz rekabet ortamý þartlarýný gözetmek gerekiyor.
Türkiye’de ise sektörel problemlere ilaveten geleneksel sorunlar var. Geleneksel derken “geleneksel” olarak avantajlý, yani eski medya kuruþlarýnýn yapýsal sorunlarýný kastediyorum. Bu gruptaki kuruluþlarýn toplumla son derece mesafeli kadrolarý bariz bir sorundur. Özellikle, deðiþim süreçlerinde; yani demokratik geliþimde, siyasal dalgalanmalarda, vesayet giriþimlerinde veya Gezi olaylarý gibi sosyolojik sarsýlmalarda daha da görünür hale geliyor.
Sorunun temelde bir yabancýlaþma ve gazetecilerin mesleki sorumluluklarýný unutarak siyasal militanlaþma eðilimi sergiledikleri malum. 28 Þubat’ta, Cumhuriyet mitinglerinde, 27 Nisan’da, 12 Eylül referandumunda vs. olduðu gibi. Bu süreçlerin tamamýnda sergilenen tavýr mesleki deðildi. Ülkenin ekonomik krize girmesini, Kürt sorununun çözülmemesini, olimpiyatlarýn kaybedilmesini veyahut da sokaklarda daha çok þiddet yaþanmasýný isteyenler, gazeteciler oldu.
Muhalefet deðil düþmanlýk!
Bu yazý o tavýrlarý bir kez daha kritik etmeyi amaçlamýyor.
Ama hepimizin mesleðin içinde bulunduðu güven vermeyen halleri sorgulama ve bunun üstesinden gelme sorumluluðu var.
Gayet tabii ki gazete ve televizyonlarýn, okurla birlikte çizdiði bir fikir ve dünya görüþü perspektifi olacaktýr. Medyanýn bu perspektifi hükümetin veya devletin doðrularýný benimsemek deðil gerektiðinde kritik etmek amacýný içerir. Ama hiçbir þartta düþmanlýðý içermez. “Deðiþsin” diye yazmak baþka “yýkýlsýn” demek baþka þeydir. “Ýyi de olsa, olmasýn gitsin” demek ise bambaþka...
Parantezi yakýn dönemden açarsak Eski Türkiye medyasýnýn tutumu muhalif deðil ancak düþmanlýkla açýklanabilecek kadar içler acýsýdýr.
Çünkü, bazý medya kuruluþlarý ülkenin yaþadýðý deðiþime hem uzak hem yabancý hem de o deðiþime karþý geleneksel olarak direnme görevi üstlenmiþ yönetici ve yorumculardan oluþmaktadýr. Sadece bir görüþü ve bir doðruyu temsil eden, toplumdaki fikir çeþitliliðini yansýtmayan içe kapalý bir yapý...
Uzatmayalým... 28 Þubat’a, 27 Nisan’a destek veren medyanýn 2002’den bugüne kadar yaþanan bütün demokratik deðiþime, yeniden ve adil paylaþýma, dindarlýðýn görünür hale gelmesine, Suriye meselesine pozitif bakmasý tabiatý gereði imkansýzdýr. Olmaz, olamaz... Nitekim, ilk fýrsatta da (Gezi) olmadýðý görüldü.
Nuh Albayrak’ýn Türkiye devrimi
Bununla birlikte medyada her þey bu tablodan ibaret deðildir. Umut verici geliþmeler hem de güçlü bir þekilde yaþanmaktadýr.
Türkiye Gazetesi’nin geçen hafta içinde yaptýðý devrim gibi... Nuh Albayrak’ý ve arkadaþlarýný kutluyorum. Eski medyanýn asla yapamayacaðý, aklýndan da geçiremeyeceði bir þeyi Türkiye gibi geleneklerine çok baðlý bir gazetede baþarýyla uyguladýlar. Sadece kendi fikir dünyalarýnýn sýnýrlarýna takýlmadan ama onu da koruyarak; toplumdaki, farklý bakýþ açýlarýný, farklý renkleri komplekssiz bir ustalýkla yanyana getirdiler. Nuh Albayrak’ýn yaptýðý gerçek bir mesleki devrimdir ve zaman geçtikçe daha da oturacak ve geliþecektir.
Bununla birlikte “Yeni” Türkiye sadece kendi yolunu açmadý ayný zamanda medyada “geleneksel” sorunu da bir kez daha herkesin gözüne yoktu.
Alper Görmüþ, Melih Altýnok, Deniz Ülke Arýboðan, Ylýdýray Oður, Ceren Kenar, Burcu Çetinkaya gibi hiçbiri Türkiye Gazetesi geleneðinden gelmeyen, aksine o geleneðin dýþýnda ve karþýsýnda kariyer yapan isimler artýk bu gazetede yazacaklar. Kolay deðil, 6 farklý isim...
Çok sesli olmayana ‘medya’ denemez
Ayný renklilik malum, STAR, Sabah, Yeni Þafak, Zaman gibi birçok gazete de var. Muhafazakar, yenilikçi, demokrat medya fikir çeþitliliði konusunda öteden beri kompleks yapmadý, yapmýyor.
Türkiye dahil bütün muhafazakar gazetelerde yazan, bu gruplarýn televizyonlarýnda geleneðin dýþýndan birçok kalem yýllardýr yorum yapýyor. Yazý iþlerinde yüzlerce farklý fikir sahibi emekçi çalýþýyor. Doðrusu budur. Toplumla barýþýk ve dolayýsýyla toplumunu herhangi bir kesimine “düþman” olmayan medyanýn formülü budur.
Buna karþýlýk...
Býrakýn böyle bir çeþitliliði; eski medyanýn tamamýnda sadece Nuh Albayrak’ýn bir hamlede gazetesine kattýðý yazarlarýn sayýsý kadar kendi dünyalarý dýþýndan; mesela muhafazakar gelenekten gelen kalem yoktur.
Býrakýn politika yazarýný; toplumun muhafazakar veya dindar olarak tanýdýðý yemek yazarý bile yoktur.
Býrakýn yazarý, yorumcuyu, yöneticiyi; bütün o binalardaki binlerce gazeteci içinde “dindar” kimlikli çalýþan sayýsýný bile bir elin parmaklarýný bulmaz.
Onlarca gazeteden, onlarca televizyondan söz ediyoruz.
Eski medyanýn kendisiyle yüzleþmesi, deðiþimin hiç olmazsa son vagonuna atlamasý ve bir yolunu bulup “düþman” gördüðü kesimlerle el sýkýþmasý lazýmdýr. Bariz bir orantýsýzlýk varken zaten yýllardýr yazan iki-üç isim çoksesliliðe asla yetmez.
Þunu da söyleyelim... Medyadaki çok sesliliðin güçlenmesi “yeni medya”nýn sorunu deðildir. Bizimkisi sadece dost tavsiyesidir. Üstelik, hergün daha fazla yetiþmiþ ve kaliteli gazeteciye ihtiyaç duyan medya yöneticisi bir dostun tavsiyesi...