Biz baþta Kürt sorunu olmak üzere kendi dertlerimizle meþgulüz ama bugünlerde dünyanýn bir numaralý gündem maddesi þu soru: Ýngilizler Avrupa Birliði’nden ayrýlacak mý? Yeni bir tartýþma konusu deðil bu gerçi ama Muhafazakâr Partili Baþbakan Cameron’un açýklamalarý þimdiye kadarki en ciddi kýrýlma iþareti.
Kýsaca “Britexit” (Britanya’nýn AB’den çýkýþý) adý verilen mesele bizi neden ilgilendirir derseniz, sadece bizi deðil bütün dünyayý ilgilendiriyor bu konu zira dünya üzerindeki en önemli ekonomik-politik aktörlerden biri olan Avrupa ittifakýnýn geleceðini belirleyebilecek bir karar olabilir bu. Zaten bütün dünyada konuya gösterilen ilgi de bunun için, Ýngilizlerin geleceðinden endiþe duyulduðu için falan deðil!
Aslýnda Ýngilizlerin Avrupa Birliði içindeki yeri “ne tam içinde ne tam dýþýnda, yani hem içinde hem de dýþýnda” diye özetlenebilecek bir mahiyet taþýyor. Çünkü Avrupa ülkelerini gerçek anlamda “Birlik” haline getiren iki önemli uygulama var. Biri ortak para (euro), diðeri de ortak sýnýr (Schengen) uygulamasý. Ýngilizler her ikisine de katýlmamayý seçtiler en baþtan. Çünkü vaktiyle Fransýzlarýn iki kere veto etmesi yüzünden kapýsýndan kovulup sonunda bacasýndan girdikleri Birlik’in nimetlerinden yararlanýp külfetlerinden uzak durmak istiyorlardý. Nitekim öyle oldu. Birçok Avrupa ülkesinin Schengen yüzünden karþýlaþmak zorunda kaldýðý problemlerden uzak kalabildi Birleþik Krallýk. Euro sistemine katýlmamasýnýn mükâfatýný da kýsa süre önce euro bölgesinde patlak veren finansal kriz dolayýsýyla aldýðý düþünüldü. Ama bu ikincisi “baþarý”nýn keyfi çok fazla sürmedi. Çünkü ister istemez Avrupa’daki finans krizi Ýngiliz ekonomisini de etkiledi.
Ayrýca bir þey daha oldu: Krizi çözmek üzere bir araya gelen Avrupa devletleri, Almanya’nýn bastýrmasýyla, Ýngiltere’nin sistem içindeki rolünü sürdürmesini saðlayabilecek finansal çözümler yerine meseleyi sýký mali birlik politikasýyla çözmeyi kararlaþtýrdýlar. Yani esas itibarýyla finans piyasalarýna dayanarak ekonomilerini ayakta tutan Ýngilizler AB bünyesindeki finansal düzenlemelerde etkisiz býrakýldýlar. Üstüne üstlük -çoðunluðu Londra merkezli olan- finans kurumlarýna yönelik ek vergiler getirildi.
Ada ile kýta Avrupasý arasýndaki ipler bu olay neticesinde her zamankinden daha fazla gerildi. Ýngiliz kamuoyunda Britexit fikri bu süreçte eskisinden daha fazla telaffuz edilir oldu. Ama hatýrlatmak lazým AB’den ayrýlma fikri Ýngilizler açýsýndan hiç de yeni bir fikir deðil. Hep tartýþýlan bir konu. Özellikle muhafazakârlar AB üyeliðinden hiç memnun deðiller. Hele “AB’ne uyum” için öne sürülen reform tasarýlarý bu kanadý küplere bindiriyor öteden beri. Sözgelimi bütün dünyadakinden ayrý, kendilerine özgü ölçü birimleri kullanan ve bununla da övünen Britanya ahalisinin çoðunluðu evrensel standartlara uyum adýna inch veya feet yerine cm, pound yerine kilogram ölçülerini kullanmalarý gerektiðini söyleyenlere ateþ püskürüyorlar. Dünyanýn her yerinde olduðu gibi orada da solcular ve liberaller “býrakalým bu köhne þeyleri, dünyaya ayak uyduralým” diyorlar.
Tam da bu yüzden muhafazakâr Baþbakan’ýn AB üyeliðinden çýkma fikrini ve bunun için referandum yapma önerisini ortaya atmasýný günlük siyaset açýsýndan yorumlamak da mümkün. Zira seçimlere daha iki yýl gibi uzun bir süre varsa da adada Muhafazakârlarýn giderek oy kaybedip Ýþçi Partisi’nin yükseliþe geçtiði bir grafikten söz ediliyor. Muhafazakârlarýn bu çýkýþla toplumdaki AB aleyhtarý havayý arkalarýna almayý amaçladýklarý söyleniyor.
Bu tez çok makul görünmüyor. Çünkü Ýngiliz siyasi geleneðinde böylesi “milli” konularýn günlük siyasete konu edilmesi akla gelecek bir þey deðil. Yani sýrf seçimde iki üç puan fazla oy almak için HADEP’li milletvekillerini yaka paça hapse atýp bunun sonuçlarýný düþünmeye gerek duymayan siyasetçilerimizin benzerlerini bulmak zor Britanya adasýnda.
Bu durumda iki ihtimal kalýyor geriye: Ya Ýngilizler bir devlet politikasý olarak AB’den ayrýlmanýn hazýrlýklarýný yapmaya karar vermiþ olabilirler ya da sadece Brüksel’e veya bu kararýn ciddi olarak etkileyeceði bazý ülkelere þantaj yapmaya çalýþýyorlar.