Amerikan baþkanlýk seçimlerini, adeta Türkiye’de yapýlmýþçasýna yakýndan takip ettik bu kez. Bu ilgi, teknolojinin ve sosyal medya baþta olmak üzere yeni araçlarýn bir armaðaný mý? Bir parça evet. Ama galiba daha fazlasý var. Yeni ABD baþkanýnýn kim olacaðý sorusu, belli ki Türkiye’de hayli ciddi bir karþýlýða/öneme sahipti.
Sürpriz olmadý. Barack Obama, ikinci kez baþkan seçildi. Þimdi zihinlerde ‘hele bir baþkanlýk seçimi yapýlsýn’ diye ertelenen her þey tüm hýzýyla su yüzüne çýkacak.
Bizi daha yakýndan ilgilendirdiði için, Türkiye’nin etrafýndaki sorunlar üzerinden yeni döneme bakalým. Kafalarý karýþtýran pek çok soru var. Mesela neredeyse tüm sorunlarýn özeti gibi duran Suriye konusunda yeni yönetim ne yapacak?
Sözgelimi ABD Dýþiþleri Bakaný Hilary Clinton’un, seçimlere bir hafta kala, Suriye muhalefetinin temsilcisi olan Ulusal Konseyi hedef alan açýklamalarý, yeni dönemin ipuçlarýný mý veriyor? Birilerinin, özellikle de AK Parti hükümetinin Suriye konusundaki politikalarýný eleþtirenlerin ‘Nihayet ABD Suriye konusunda ipleri eline alýyor’ diye etekleri zil çalmaya baþladýðýna göre, burada ciddi bir deðiþim mi söz konusu?
Gerçekten de iddia edildiði gibi Amerikan yönetimi, Suriye baþta olmak üzere Arap Baharý diye tarif edilen geniþ alanda, etkin ve sonuç alýcý politikalar üretebilecek durumda mý?
ABD’nin sihirli deðneði!
Bu sorularýn cevabýný almak için önce yeni yönetimin vereceði mesajlarý beklemekten yana olanlar var. O kadar beklemeye gerek yok. Zira Washington’un, Irak ve Afganistan’da izlediði politikalarla ortaya çýkan kanlý tablo; ardýndan Arap Baharý’nda Mýsýr ve Tunus baþta olmak üzere kilitlenip kalmasý; nihayet Suriye konusundaki çeliþkili yaklaþýmlarý, yakýn gelecekte yapabilecekleri hakkýnda yeterince fikir veriyor.
Ne Obama yönetiminin, ne de bu ülkenin müttefiklerinin, Arap Baharý parantezinde yer alan hareketlilik üzerine ciddi bir politikalarý var. Obama’nýn ilk çýkýþýnda geniþ bir coðrafyada heyecan uyandýrdýðý doðru. (Daha doðrusu adýndan tutun da Müslüman geçmiþine kadar böyle bir heyecan uyandýrmak üzere kurgulanmýþ bir proje olduðu.)
Ancak altýný çizelim, ‘yeni’ Obama’nýn ne böyle bir þansý var, ne de bu heyecaný devam ettirecek hamleleri olacak. Suriye yaný baþýmýzdaki en önemli örnek. Bu ülkedeki muhalefeti yeniden þekillendirmek, sözüm ona yýllarca Suriye’den uzak kalmýþ isimler yerine, ülkesine emek vermiþ aktörleri sahaya sürmek filan gibi tezlerin hepsi palavra. Bu, Þam’da kendi istediklerini yapacak bir kukla arayýþýndan öte bir anlam taþýmýyor. Zaten uzun zamandýr Rusya’nýn üzerinde çalýþýp olgunlaþtýrdýðý proje de bundan baþka bir þey deðil.
Yakýn bir tarihte Washington’dan gelen kimi isimleri dinleme þansým oldu. Henüz tam olarak ifade edilmese de, Türkiye üzerinde konuþulan þöyle bir tez var. Obama’nýn yeniden seçilmesiyle birlikte, Ankara’daki iktidar dengelerinin deðiþmesi yönünde kuvvetli bir rüzgar esecek. Bu tezin temel dayanaðý þu: Ankara’daki iktidar yapýsý, demokrat bir çizgiden koptu ve baskýcý bir yapýya dönüþtü.
Tam bu noktada bir dönem baþlayan ‘sivil dikta’ tartýþmalarýný hatýrlamakta yarar var. Keza, þu dakika itibarýyla Baþbakan Tayyip Erdoðan’la hesaplaþma arzusunda olan her güç ya da odak, bu tezin altýný doldurmak için daha fazla çaba gösterecek. Suriye sorununda ABD’nin ipleri ele alma ihtimalinin, belli çevrelerde bu denli sevinçle karþýlanmasýnýn perde arkasýnda bu hesaplaþma var.
O kadar kolay mý, hep birlikte göreceðiz.