G-20 zirvesinde, küresel vergi düzenlemeleri dýþýnda hükümet temsilcileri uzun vadeli bir büyüme -krizden çýkýþ- stratejisi üzerinde de konuþuyorlar. Özellikle Avrupa’dan baþlayan genç iþsizlik sorunu ve Asya’ya da uzanan büyüme düþüþleri sistemin temsilcilerini endiþelendiriyor. G-20’de konuþulan bu yeni büyüme stratejisi, 1929 krizinden çýkýþ için ABD’nin 1935’ten itibaren, Baþkan Roosvelt ile baþlattýðý ‘new-deal’ politikalarýna benzer mi bilmiyorum. Ama St. Petersburg’tan gelen haberlerde çok benzer nokta var. Örneðin ülkelerin düzenleyeci ve denetleyeci kurumlarla piyasayý daha etkin ve istikrarlý hale getirmeleri, vergi adaletinin ve yaygýnlýðýnýn saðlanmasý bu alanda yapýlacak anti-tekel düzenlemeler ve tabii ki korumacýlýk karþýtý bir ticaret politikasý ile birleþen yeni küresel para politikasý arayýþý... Ben benzer arayýþýn 2010’da G.Kore-Seul’de yapýlan G-20 toplantýsýnda da olduðunu hatýrlýyorum...
Bu toplantý öncesi Dünya Bankasý Baþkaný Zoellick, ‘artýk dünyaya ikinci bir Bretton-Woods sistemi gerekli, þimdiki temel rezerv paralarý deðil de, ilk aþamada altýný referans alacak bir geçiþ modeli tartýþmalýyýz’ demiþti. Ama bu konuda býrakýn yol almayý, Zoellick’in dediði tartýþma bile yapýlmadý.
Çünkü geliþmiþ ülkelerin þimdiki para sistemini devam ettirmek çýkarlarýna.
Ýþte görüyorsunuz, Fed, dolara istediði gibi yön vererek krizi, geliþmiþ ülkelerin üstünden alýp, geliþmekte olan ülkelere yýkmaya çalýþýyor.
TÝM, MÜSÝAD ve TÜSÝAD yeni arayýþýn ipuçlarý...
Þimdi G-20 toplantýsý öncesi, geliþmekte olan ülkeler tam bir arayýþ içerisinde... Türkiye’de buraya dahil. Çok yakýndan izliyorum; Türkiye’de ekonomiye yön veren önde gelen sivil toplum kurumlarý, örneðin Türkiye Ýhracatçýlar Meclisi (TÝM), MÜSÝAD, Ýstanbul Sanayi Odasý (ÝSO) Türkiye’nin yeni bir büyüme stratejisine geçmesi konusunda hemfikir. Bu konuda hem bu kurumlarýn yaptýðý çalýþmalara hem de bu kurumlarýn baþýndaki yöneticilerin konuþmalarýna bakýn çok önemli ipuçlarý yakalacaksýnýz. Geçen gün TÜSÝAD Baþkaný Muharrem Yýlmaz da Sefer Levent’e verdiði söyleþide bu kervana katýldý. Yýlmaz, Levent’in ‘sizce yeni bir programa ihtiyaç var mý’ sorusuna, ‘evet, diye cevap veriyor ve Türkiye’nin yüksek bir büyüme potansiyeline sahip olduðunu vurguladýktan sonra, çözüm sürecinin baþarýsýyla, ekonominin dýþýnda kalmýþ önemli bir bölgenin ekonomiye yeniden kazandýrdýlmasý gerekir’ diye devam ediyordu.
Belli ki TÜSÝAD, tarihi bir özeleþtiri yapýyor, Muharrem Yýlmaz’ýn bu sözleri tabii ki, geleneksel Türkiye sermayesi için de bir itiraftýr. Aslýnda TÝM’in, MÜSÝAD’ýn hatta ÝSO gibi etkisi güçlü yapýlarýn yeni yönelimlerini gördükten sonra, TÜSÝAD çevresinin buna ayak uydurmaktan baþka çaresi de yoktur. Dolayýsýyla Türkiye’de daha önce darbelerle ve askeri vesayet rejimleriyle, yalnýz iç pazarda yüksek karlar ve rant ekonomisi ile büyüyen, dýþa açýklýktan, demokrasiden, rekabetten pek hoþlanmayan geleneksel sermaye de artýk çýkýþ yolunun, kendisinden sonra gelen ve kendisine yetiþen rekabetçi yeni sermayeye ayak uydurmaktan geçtiðini görüyor. Belki de Gezi gibi kalkýþmalardan da bir þey çýkmayacaðýný gördükten sonra ‘burayý’ gördüler ama yine de bu, olumlu bir durumdur, bunu teslim edelim. Ama Türkiye burjuvazisinin bir bütün olarak, hükümetin þu andaki farkýndalýðýna geldiðini görüyoruz. Tabii ki burada hala ‘eski’ rant-soygun ekonomisini özleyenler ve kapalý kapýlar ardýnda kendi dolaplarýný çevirmeye çalýþanlar var ama bunlar artýk küçük mafyöz yapýlardan daha etkin deðil.
G-20’nin bulmak istediði
Tam burada yine G-20’de konuþulanlar çerçevesinde küresel düzleme baktýðýmýzda da deðiþim sürecinin, bütün geri-dönüþ ve iç savaþ-darbe çabalarýna raðmen hýzlanacaðýný görüyoruz. St Petersburg’daki en önemli arayýþlardan birinin, küresel para ve maliye politikalarýnýn uyumu olduðunu biliyoruz. Ama bu çok önceden beri vardý. 2008 krizinin en önemli yanlarýndan biri krizin bir ‘genel eþdeðer’ (rezerv para) krizi olmasýydý.
Nobelli iktisatçý Robert Mundell, 2001’de IMF’de verdiði seminerde küresel para sisteminin nereye gittiðini soruyor ve avronun doðduðu o yýllarda IMF denetiminde yeni bir para birimi öneriyordu. Bu para birimi, üç temel geliþmiþ bölgeyi temsil eden para birimlerine tam konvertibl olacaktý. Mundell, üç temel bölgeyi ABD, Japonya ve AB’yi merkez alarak tanýmlýyordu. Böylece ilk aþamada dolara, yene ve euroya tam konvertibl IMF denetiminde yeni bir rezerv para doðacaktý. Böylece Mundell, yeni para biriminin, ne kadar güçlü olarsa olsun, bir ulus-devlete dayanmayacaðýný, uluslararasý olacaðýný ve gücünün de ‘siyasi’ deðil ekonomik olacaðýný anlatýyordu.
Mundell’in bu tasarýmýnýn temel vurgularý þimdi daha da geçerli. Ancak Mundell’in yeni para biriminin oturduðu temel, ABD, AB ve Japonya’ya dayanýyordu. Bugün artýk bu temelin yetersiz olduðunu söylemeliyiz. Dolar, euro ve yen temelli bir geçiþ süreci yerine G-20’de geliþmekte olan ekonomileri öne çýkartan yeni bir yapýlanmaya ihtiyaç var. Bretton-Woods’da Keynes’in vurguladýðý gibi, bir ‘Dünya Merkez Bankasý’nýn oluþturulmasý süreci, belki de IMF’nin bir dünya merkez bankasýna dönüþtürülmesi bundan sonra, G-20 toplantýlarýnýn ana temalarýndan birisi olacak.
Merkez ülke Türkiye
Ama bunun olabilmesi için G.Kore’nin Asya’da yaptýðýný mutlaka Türkiye’nin, Avrasya coðrafyasýnda yapmasý lazým. Ama tam burada bir savaþ var; Türkiye bu adýmý atarsa, dünya kapitalizmi de yeni bir paradigmaya adým atar. Suriye’deki iç savaþýn bitmesi, Baas gibi yapýlarýn temizlenmesi, Ýran, Rusya gibi ülkelerin dýþa açýklýða ve demokratikleþmeye adým atmalarý da hep bu zincirin halkalarýdýr. Yeni bir para sisteminin gelmesi de, Ortadoðu’ya barýþýn gelmesi de gördüðünüz gibi bu topraklardan geçiyor. Türkiye, çözüm sürecini ýsrarla sürdürmeli, yakýnda önümüze gelecek yeni büyüme stratejisini de hayata geçirmeye baþlamalý...