Kim bilir kaç kez Suriye için ‘Yemen modeli’ benzeri bir çözüm arandýðýný dile getirdim. ‘Eline kan bulaþmamýþ Esad’ olarak tarif ettiðim bu model, sanýldýðýnýn aksine geniþ bir uluslararasý mutabakatla yürürlüðe giriyor.
Soðuk Savaþ’ýn bitiminden sonra belki de en büyük çýkýþýný Suriye üzerinden yapan Rusya, Þam rejiminin kontrollü deðiþimine öncülük ediyor.
Yemen modeli Suriye’deki aðýr yaralarý sarabilir mi, o yaralarý ortaya çýkaran derin temsil krizini ortadan kaldýrabilir mi? Dahasý yeni bir Suriye’nin inþasýna kapý aralayabilir mi? Bu sorularýn hepsine cevabým þimdilik hayýr.
Kuþkusuz Suriye muhalefetini kolayca yatýþtýrmak/ikna etmek en azýndan kýsa vadede mümkün görünmüyor. Yükselen toplumsal talepler, bu talepler etrafýnda örgütlenen farklý kesimler ve bunlarýn bölgesel ve uluslararasý düzeyde devam eden iliþki aðý, bir anda çözülüp böyle bir geçiþ sürecine evet demeyecek. Her ne kadar bütünlük içinde olmasa da Suriyeli muhalifler, rejimle mücadele noktasýnda ciddi bir mesafe aldýlar, deyim yerindeyse gemileri yaktýlar.
Elbette yeni bir Suriye ortaya çýkýyor. Elbette bu yeni tabloda Suriye üzerindeki çýkarlar ve hesaplar tekrar þekillenecek. Rusya’nýn burada ciddi bir rol üstlendiði artýk tartýþýlmaz bir gerçek. Baþýndan itibaren ‘Ne pahasýna olursa olsun, Esad kalsýn’ diyen Tahran yönetimi, belli ki bu paylaþýmda yeniden masada olabilmek için iç sorunlarýný bahane ederek, taktik bir geri çekilme hamlesi yapýyor.
***
Burada ilk bakýþta en sýkýntýlý görünen, hatta ýsrarla savunduðu tez yalnýz býrakýlan Türkiye ne yapacak? Türkiye ile Suriye arasýnda giderek tansiyonu yükselen sýnýr boyu çatýþmalarýna bakarak, Ankara’nýn Þam’daki deðiþim sürecinde ne kadar yer alýp almayacaðýný öngörmek kolay deðil. Esasen baþýndan itibaren Ankara’nýn önündeki sahici seçenek, Suriye’nin Sünni Arap tarafýna deðil, Kürtlere bakmasýydý.
Kuzey Irak örneðinde olduðu gibi stratejik avantajlarýný gecikmeli kullanmak, Türkiye’ye sanýldýðýndan çok daha pahalýya maloldu. Bölgesel Kürt Yönetimiyle devam eden iyi iliþkiler, Mesud Barzani’nin AK Parti Kongresine katýlmasýyla deyim yerindeyse zirveye ulaþtý. Ancak bu durum Irak Kürtlerinin bölgesel ve uluslararasý düzeyde ellerinin hayli güçlü olduðu gerçeðini de deðiþtirmiyor. Geç kalmanýn bedeli her yanlýþta biraz daha arttý.
Türkiye Irak örneðini unutup, Suriye’de Kürtlerle birlikte stratejik derinlik yakalama avantajýný kullanamazsa, bu kez ödeyeceði maliyet çok daha yüksek olacak. Sýnýrda devam eden çatýþmanýn, Ankara’ya böyle bir nüfuz fýrsatýný verdiðini; ancak güvenlik merkezli bakýþ açýlarýnýn farklý araçlarla desteklenmemesi durumunda, bu hamlenin kadük kalacaðýný da unutmamak gerekiyor.
***
Yol haritasý o kadar da karýþýk deðil aslýnda. Ýçeride PKK terörünü kontrol altýna alýp, kendi Kürtleriyle daha uzun soluklu, samimi ve sahici bir barýþýn yolunu açmak; Irak Kürtleriyle devam eden süreci ekonomik ve siyasi araçlarýnýn yaný sýra kültürel derinlikle saðlamlaþtýrmak ve hepsinden önemlisi bu tecrübelerin parantezinde geçmiþe sünger çekerek Suriye Kürtlerine kucak açmak.
Bu durum Ankara’nýn Sünni Araplar üzerindeki etkinliðini ve özellikle de Tayyip Erdoðan’ýn geniþ bir alandaki nüfuzunu azaltýr mý?
Yarýn da bunu konuþalým.