Kim nereden isterse oradan bakabilir. Ýnanýn hiçbir önemi yok. Ancak Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn dün 1915’le ilgili yaptýðý açýklama, yakýn tarihin en önemli metinlerinden biri olarak anýlmayý hak ediyor. Bu açýklamanýn uzun yýllar tartýþýlacaðý kesin. Ama bir o kadar da cesareti ve vizyonuyla Türkiye’nin önüne yeni bir yol haritasý koyacaðýný öngörebiliriz. O nedenle bu metinden uzun alýntýlar yapacaðým:
‘Ermeni vatandaþlarýmýz ve dünyadaki tüm Ermeniler için özel bir anlam taþýyan 24 Nisan, tarihi bir meseleye iliþkin düþüncelerin özgürce paylaþýlmasý için deðerli bir fýrsat sunmaktadýr. Osmanlý Ýmparatorluðu’nun son yýllarýnýn hangi din ve etnik kökenden olursa olsun, Türk, Kürt, Arap, Ermeni ve diðer milyonlarca Osmanlý vatandaþý için acýlarla dolu zor bir dönem olduðu yadsýnamaz.
Adil bir insani ve vicdani duruþ, din ve etnik köken gözetmeden bu dönemde yaþanmýþ tüm acýlarý anlamayý gerekli kýlar. Tabiatýyla ne bir acýlar hiyerarþisi kurulmasý ne de acýlarýn birbiriyle mukayese edilmesi ve yarýþtýrýlmasý acýnýn öznesi için bir anlam ifade eder. Atalarýmýzýn dediði gibi ‘ateþ düþtüðü yeri yakar’.
Adil bir insani ve vicdaný duruþ. Bir acýyý paylaþabilmenin belki de en çarpýcý ve sade ifadesi: Ateþ düþtüðü yeri yakar. Dahasý acýlar arasýnda bir yarýþa ve kýyasa geçit vermeyen kuþatýcý bir yaklaþým.
Metinden devam edelim:
‘Osmanlý Ýmparatorluðu vatandaþý herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaþadýklarý acýlarýn hatýralarýný anmalarýný anlamak ve paylaþmak bir insanlýk vazifesidir. 1915 olaylarýna iliþkin farklý görüþ ve düþüncelerin serbestçe ifade edilmesi; çoðulcu bir bakýþ açýsýnýn, demokrasi kültürünün ve çaðdaþlýðýn gereðidir.
Türkiye Cumhuriyeti hukukun evrensel deðerleriyle uyumlu her düþünceye olgunlukla yaklaþmaya devam edecektir. Fakat 1915 olaylarýnýn Türkiye karþýtlýðý için bir bahane olarak kullanýlmasý ve siyasi çatýþma konusu haline getirilmesi de kabul edilemez.
Birinci Dünya Savaþý esnasýnda yaþanan hadiseler, hepimizin ortak acýsýdýr. Bu acýlý tarihe adil hafýza perspektifinden bakýlmasý, insani ve ilmi bir sorumluluktur. Her din ve milletten milyonlarca insanýn hayatýný kaybettiði I. Dünya Savaþý esnasýnda, tehcir gibi gayr-ý insani sonuçlar doðuran hadiselerin yaþanmýþ olmasý, Türkler ile Ermeniler arasýnda duygudaþlýk kurulmasýna ve karþýlýklý insani tutum ve davranýþlar sergilenmesine engel olmamalýdýr.’
Yanlýþý savunmayan, ama ayný zamanda bunlarý her zeminde tartýþmaya açacak bir cesaret ve þeffaflýk. Bu alanda ortaya konulacak karþý demokratik bir özgüven. Ardýndan bir o kadar cesur ‘duygudaþlýk’ çaðrýsý.
Yine metne dönelim:
‘Etnik ve dini kökeni ne olursa olsun yüzlerce yýl bir arada yaþamýþ, sanattan diplomasiye, devlet idaresinden ticarete kadar her alanda ortak deðerler üretmiþ Anadolu insanlarý, yeni bir gelecek inþa edebilecek imkân ve kabiliyetlere bugün de sahiptir.
Kadim ve eþsiz bir coðrafyanýn benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarýnýn, geçmiþlerini olgunlukla konuþabileceklerine, kayýplarýný kendilerine yakýþýr yöntemlerle ve birlikte anacaklarýna dair umut ve inançla, 20. yüzyýlýn baþýndaki koþullarda hayatlarýný kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarýný diliyor, torunlarýna taziyelerimizi iletiyoruz.
Ayný dönemde benzer koþullarda yaþamýný yitiren, etnik ve dini kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlý vatandaþlarýný da rahmetle ve saygýyla anýyoruz.’
Ayný coðrafyanýn çocuklarý, geçmiþlerini konuþacak ve kayýplarýný birlikte anacaklar. Yeniden ortak deðerler üreterek ve bir gelecek inþasý için yola koyularak.
Yazýnýn baþýnda söylediðim gibi kimin ne dediði ve nereden baktýðý önemli deðil. Dün bu sözlerle bu coðrafyada kaderimizi yeniden konuþmanýn heyecaný yeter de artar.
Yeni Türkiye bu, yeni kader ortaklýðý bu. Kendi coðrafyasýnda barýþýn ve onurlu bir geleceðin adresi olacak Türkiye bu.