Yeni Türkiye eski Ýsrail

Baþýndan itibaren Ýsrail’in hava ve kara saldýrýsýnýn sýradan bir projenin adýmý olmadýðýný savundum. Aralarýndaki siyasi çekiþmelere ve bizzat Ýsrail içindeki insani tepkilere raðmen bu saldýrýlar, bölgedeki deðiþimde bir siyasi aklýn hamlesi olarak görülmeli.

Ýsrail, bölgedeki dinamiklerin geri dönülmez biçimde deðiþtiðinin ve bazý konularda erken hamle yapmazsa bunlarýn kendi aleyhine olacaðýnýn elbette farkýnda. Saldýrganlýðý plansýz ya da anlýk öfke ürünü deðil. Aksine her zaman olduðu gibi uluslararasý dengeleri ve arkasýnda piþkince duran güçleri hesaba katarak hareket ediyor.

Bu meselenin Ýsrail tarafý. Dengenin diðer tarafýnda tartýþmasýz en önemli ülke Türkiye. Ýsrail’in hamlelerini planlayan akýl, kuþkusuz bunun farkýnda ve eninde sonunda içimizde kurulacak dengeleri etkileme hesabýnda. Ülke içindeymiþ gibi görünen bazý çatýþmalarýn, doðrudan bu sürecin parçasý olduðunu söylemek mümkün.

Diðer yandan Türkiye’nin tüm karþý hamle ve operasyonlara raðmen devam eden yükseliþi; muhtemelen cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin ardýndan, hem iþleyiþ, hem de aktörler düzeyinde önemli ölçüde yenilenecek siyasi mimarisi, bölgesel barýþýn belki de yegane þansý.

Saçma sapan gerekçeler ve sudan bahaneler üzerinden yeni siyasi mimarinin þekillenmesini engellemeye gayret eden merkezleri, Gazze’ye saldýran güçlerle birlikte düþünmek zorundayýz. Burada ana aktör kýsa bir süre sonra cumhurbaþkanlýðý makamýna oturacak olan Baþbakan Tayyip Erdoðan. Tam da bu nedenle operasyonlar doðrudan onu hedef alýyor. Erdoðan’ý tasfiye edebildikleri takdirde onun hitap ettiði geniþ kesimleri daha kolay kontrol edilebilir ve öngörülebilir bir isme teslim etmenin peþindeler.

Cumhurbaþkanlýðý sürecinin 30 Mart seçimlerine göre daha düþük tansiyonda geçmesi aldatýcý olmamalý. Az önce tarif ettiðim hamleleri planlayan akýl, Erdoðan Köþk’e çýktýktan sonra siyaseten daha geniþ bir operasyon alaný bulacaðýný düþünüyor. Gerek AK Parti, gerekse Erdoðan’ý destekleyen geniþ kesimlerin, bu dönemde daha çok zaaf taþýyacaðýný hesap ederek bekliyor.

Aslýnda çok fazla beklememiz gerekmiyor. Tayyip Erdoðan, Çankaya’da oturmaya baþladýðý andan itibaren önüne pek çok yeni soru ve sorun getirecek ve kýsa sürede bunlarýn sonuçlarý, ülkenin siyasi kader haritasýný çizecek.

Þu ana kadar kulislerde dile getirilenler, elbette Erdoðan sonrasý dönem için þansý olan isimler. Ancak Erdoðan parti içinde böyle bir tartýþmanýn baþlamasýna þu ana kadar izin vermedi; aksine kendisinin Köþk’e doðru giden yolculuðu partiyi bütünleþtiren bir etki yarattý.

Sürekli merhum Turgut Özal’ýn Çankaya yolculuðunu ve sonuçlarýný hatýrlatanlar, bu tecrübenin nasýl yürüyeceðini öngörmekten çok, Erdoðan’ý psikolojik baský altýna almanýn hesabýndalar. Çünkü bu iki tecrübeyi daha ilk bakýþta benzemez kýlan pek çok baþlýk var. Ama en önemlisinin altýný çizelim. Merhum Özal’ýn en büyük sýkýntýsý ve eksiði bürokrasinin ona yönelik net karþý tavrýydý.

Erdoðan açýsýndan tablo çok daha farklý. Þu anda devlet içinde hayli önemli yer tutan paralel yapýya karþý verdiði mücadele, muhtemelen önümüzdeki dönemde elini güçlendirecek ve daha hýzlý karar alabilen bir liderliðin önünü açacak.

Kendi içinde bölünmüþ, siyasi hedefleri paramparça bir ülkenin geleceðe yürümesi imkansýz. O nedenle bu yeni Çankaya sürecinin güçlü ve birleþtirici bir liderlik etrafýnda yeni bir Türkiye’nin yol haritasý olmasý elzem.

Yine tam da bu nedenle devlet içindeki temizlik sonuna kadar devam edecek ve bu durumun temizlenenlerin bizzat kendileri dahil herkese güçlü bir Türkiye armaðan edeceðini unutmayalým.