Çokça söylendi ve çokça konuþuldu. Daha da devam edecek. 2023 geçse bile konuþulacak. Yeni Türkiye. Yeni bir cumhurbaþkanlýðý ve adýna ne dersek diyelim, yarý ya da tam yeni bir sistem. Emin olamayanlar için söylüyorum, son 12 yýldan bu yana yapýlan icraatlar katlanarak devam edecek, ayný zamanda hür ve demokratik bir Yeni Türkiye haritasý çizilecek. Gerek iç ve gerekse dýþ politikte, hayatýn her alanýnda bariz bir þekilde görülen tutarlý yatýrýmlar, bugüne devam edegelen deðiþiklikler sürdürülebilirliðini koruyacak. Zerre miskal bu böyle olacak, þüphe götürmez gerçek bu...
Þimdi önümüzde çok önemli bir kaç mesele var. Yeni kelimesinin altýný doldurabilecek bir kaç örnek. Yeni bir Cumhuriyet anayasasý. Diðeri Viyana ötesinde yani AB’de etkin bir konumda olmak. Zaten hükümetin ve devletin ortak mutabakatýnda mevcut sýnýrlarýn yetersizliði, içte yaþanan farklý konulardaki açýlýmlarýn yaný sýra bununla eþ zamanlý ve eþ güdümlü, dýþ sýnýrlarý da aþabilmek. Bunu zaten aktif dýþ politika ile yapýyoruz. Þimdi ise markalaþmada proaktif davranmak. Bir marka vizyonu oluþturabilmek ve geliþtirebilmek. Yeni cumhurbaþkanlýðý ve sistemi ise bunun için adeta biçilmiþ kaftan.
Bunlarýn arasýnda beni en çok þu konu ilgilendiriyor: Marka olmak. Marka bir ‘Yeni Türkiye’ olarak ülkeler ve sistemler pazarýnda aldýðýmýz konum ne? Yeni marka deðeri ya da tanýmýmýz ne olacak? Yaygýn ve halen deðiþmez tanýmla, marka tüketicinin ürün hakkýndaki algýsý/düþüncesi ise, Yeni Türkiye hakkýndaki algýlamalar ne olacak? Ýstediðimiz algýyý oluþturmak için Yeni Türkiye ne yapacak? Neyle özdeþleþeceðiz, hangi deðerle anýlacaðýz? Biraz kafa patlatmakta fayda var.
Sözün burasýnda Türkiye’nin mevcuttaki marka tonlamasýna, kimliðine bir bakalým. ‘Delikanlý’ bir ülkeyiz, 12 yýlda sorunlarýndan sýyrýlmayý baþarmýþ ve bu sorunlarý çözmede gösterdiði kabiliyetle ve yeni cumhurbaþkanýn karakteristiðinden de mülhem ‘karizmatik’ bir ülkeyiz. ‘Dinamik ‘ bir ülkeyiz, demografik yapýmýzý bunun bir göstergesi olarak almak mümkün.‘Köklü’ bir ülkeyiz, tarihte birçok ilki yapmamýz bunu gösterir. Biraz düþününce bir kaç madde daha ekleyebiliriz. Ama yetmez. Türkiye, daha doðrusu Yeni Türkiye, týpký dýþ politikada olduðu gibi, dünya pazarýna ‘kademeli’ olarak damgasýný vurmalý, iletiþim stratejisini oluþturmalý. Bu stratejide öncelikli alan olarak ‘markalaþma’ ön plana çýkarýlmalý ve bu doðrultuda taktikler belirlenmeli.
Bunun için, galiba bakýþ açýmýzý deðiþtirmekte fayda var. Þöyle düþünelim, yeni (moda tabirle seçilmiþ) cumhurbaþkanýmýz, ayný zamanda, ‘marka yaratýcýsýdýr’. Yeni sistem bunu gerektirir. Her þeyin yeni ve ilk olduðu bugünlerde bu bakýþ açýsýný mutlak oturtmalý ve ilerleme kaydettiðimiz alanlarda da ‘iletiþim’ meselesini öncelikli olarak konumlandýrmalýyýz. Bu bakýþ açýsý ‘marka’ deðerimizi artýracaktýr. Ýletiþim ve markalaþma konusunda bir bakanlýðýn, tek bir genetik kodun, yeni sistemde bu konuya dedike bir ofisin olmamasý Türkiye adýna bir handikap, Yeni Türkiye için daha da büyük bir eksiklik olacaktýr. Algý bir yerde eksik kalacak. Hal böyle iken, ‘tek bayrak, tek devlet, tek millet ve tek vatan’ mottosuna iletiþimde ‘tek vizyon’ mutlaka eklenmezse, referans noktamýzdan uzaklaþacaðýz. Zaten bilinmeyeni çok olan bir denklem olan bu meselede, içinde (sosyo) ekonomi, kültür, ticaret, sinema, turizm, sportif vb birçok bileþeni kapsayan ‘iletiþim ve markalaþma’ konusunda Yeni Türkiye, ‘seçilmiþ marka yaratýcýsý’ndan çok þey bekliyor. Peki, ne yapmalý? Bu yazý, sanýrým bir dizi haline geliyor. Haftaya tekrar görüþelim.